6 Eylül 2013 Cuma

Bir Mutfak Notu ve Yeşil Domates Çorbası

Aylardan eylül.. Anında serinleyen hava artık yaz modundan çıkmamız için uyarıyor bizi, yiyip içtiklerimizle beraber... O zaman madem son kalan yazlık meyve sebzeleri kullanıyoruz hepsinden bolca stok yapıp buzluğa atmakta fayda var. Bu hafta yediğimiz sanırım en son ve en lezzetsiz enginardı :( seneye yaza görüşmek üzere.. Bezelyeyi ise bu sene alıp ayıklayıp dolaba atamamış olmanın vicdan azabındayım. Geçen kışın ortasına kadar idare etmiş olan o son bezelyenin tazeliği hala damağımda. Neyse artık seneye yaza kaldı o da.. Size tavsiyem barbunyanın da mevsimi geçmeden ayıklayıp ayıklayıp buzluğa stok yapmanız.

Eski okul kitaplarımızda anlatılan kışa hazırlık olarak yapılan reçeller, kurulan turşular, hazırlanan salçalar birkaç sene öncesine kadar "artık kimse uğraşmıyor böyle şeylerle" dedirtiyordu. Ancak son yıllarda her şeyin yapaylaşması insanları kendi gıdalarını mümkün olduğunca kendilerinin hazırlamasına yöneltti. Bundan işte tüm bu reçel, salça ve buzlukta stok yapma girişimleri. Hayatımı kolaylaştıran diğer iki seçenek ise annemin hazırladığı kabuğu soyulmuş, doğranmış, yemeğe anında eklemelik domatesler ve kayınvalidemin hazırladığı domates-biber konservesi ile bamya konservesi. İçlerinde sıfır katkı olduğunu bilerek bunları gönül rahatlığıyla kullanmak gibisi yok. 

Bu ara ben bu işlere biraz ağırlık verdiğimden sizlerle de paylaşmak istedim hem bu yaza dair son notumu hem de güzel bir çorba tarifini. Yaz güzeli domatesin de son lezzetli demleri; o yüzden kızarmadan önce yakalanan son yeşil domatesler değerlendirilmeli. Birkaç sene önce iftar için gittiğim İstanbul Fatih' teki Osmanlı saray mutfağı lezzetleri sunan Asitane Restaurant' ın menüsünde ilk kez tatmıştım yeşil domates çorbasını ve o zamandan aklımın bir ucuna yazmıştım, mutlaka yapılmalı denenmeli diye.



Bu lezzetli çorbanın saray mutfağından gelişi gözünüzü korkutmasın benim gibi, yapılışı çoook basit. Domateslerin sertliğine de aldanmayın, birazdan hepsi pelte gibi oluverecek. Kabuklarını soymadan 4-5 parçaya böldüğünüz 1 kg orta boy domatesi üstünü kapatacak kadar suda 10-15 dakika pişiriyorsunuz. Sonrasında sudan arındırarak süzgeçle veya el blenderıyla püre haline getiriyorsunuz. Diğer bir kapta 2-3 çorba kaşığı tereyağında 2-3 çorba kaşığı unu kavurup meyane haline getiriyorsunuz. 3 su bardağı etsuyunu eklerken mutlaka çırpma teliyle hızlıca karıştırın ki dibi tutmasın. Kaynadıktan sonra ise başrol oyuncumuz domatesleri, tuz, karabiber ve pul biberi ekleyip bir taşım daha kaynatıp servis edebilirsiniz.

Afiyet olsun :)

   

5 Eylül 2013 Perşembe

Alaaddin' in Uçan Halısı

Yazıya başlarken halının hayatımızdaki yerinden ziyade onun fantastik tarafını vurgulamaya karar verdim. Evet, Alaaddin ve halısı belki birer masal kahramanı ama son yıllarda hayatımızdan halının biraz uzaklaşması ve form değiştirmesinden dolayı hakkını teslim etmem gerektiğini düşündüm. 

Yabancı ülkelerde halı ve kilimin durumu bizdekinden daha az bir önemde. Çoğunluk ya hiç kullanmıyor (eve de ayakkabıyla girildiği için) ya da paspas, kilim gibi muadilleriyle durumu kurtarıyor. Bizde ise durum tam tersi. Yüzyıllardan gelen bir gelenek. Sanat eseri gibi dokunan desenler, cıvıl cıvıl renkler, motifler. Yeri gelmiş duvarları süslemiş tablo niyetine, yeri gelmiş soğuktan korumuş yünlüsüyle, ipeklisiyle. Tam bir kültürel miras yani. 




Bizden bir önceki kuşak için ise tam bir statü sembolü. Salona geniş metrekarelerde koyulan el dokuması ipek halılar, yün halılar ve hatta Çin halıları olmazsa olmazlardı. Makina halısı mı? "Yok artık! Makina halısı alınır mı hiç?" Durum bundan ibaretti kısacası :) 




Bizim kuşakta ise bazı şeyler değişime uğradı. Halıyla mekanları "boğmak" istemeyenlerin sayısı hiç de az değil. El dokuması halıların yerini ise çoktan makina halıları aldı. Bunun aslında sebebi fiyatların ekonomik olması değil de makina halılarındaki desenlerin daha çeşitlenmesi ve modernleşmesi. Bir de bu halılarda ipek gibi parlak görünüm veren akrilik kullanılıyorsa görsel olarak daha çok tercih edilebiliyor. Makina halısına karşı değilim ama akrilik ipliği çok desteklemiyorum. Çünkü akrilik elyaf petrol türevi maddelerden üretiliyor ve sentetik. Dolayısıyla günlük hayatta yapay bir malzemeye bu kadar yoğun temasın uzun vadede sağlıkla ne kadar dost olduğu tartışılır, özellikle de alerjisi olan küçük çocuklarınız varsa evde...


Eski klasik halıların tercih edilmemesinin bir nedeni de artık genç nesilin o kadar klasik bir dekorasyon tarzını uygulamıyor olması. Son yıllarda avangard tarz öne çıkmış olsa da bu akım tüm ağırlığına karşın eski tip halılarla uyum sağlayamıyor. İri, damask desenli halılarla daha güzel bir ahenk yakalanıyor.  


Modern makina halılarının desenleriyle beraber renkleri de daha iddialı bir hale geldi. Eskiden koyu yeşiller, bordolar, lacivertler ve maksimum kahverengi-bej tonlar tercih edilirken artık canlı sarılardan, turuncuya, bebek mavilerinden toz pembelere, lilalara varan seçenekler mevcut. Kısacası, gözümüze ve ruhumuza hitap eden daha çok alternatif var.

Modası çabuk geçmese de her yerden görmekten yorulabileceğimiz son yılların diğer trendi ise patchwork halılar. Bunlardaki desenler yer yer klasik ve modern karışık olup eskitme bir görünüm elde edilse de neticede patchwork halıların modern mobilyalarla kombinasyonu ve uyumu daha fazla. 




Bir tavsiye de yine klasik olup son yıllardaki modern akımlara inat yükselen bir trend olan Afgan halıları. Kırmızı-bordo renklerin krem ve siyah ince desenlerle çalışıldığı bu halılar özellikle antrelerde, uzun hollerde ve çalışma odalarında epey tercih edilir oldu. Üstelik Afgan halısı diğer halılara göre modern mobilyalarla daha kolay uyum sağlıyor. 


 Bu da Afgan halı patchworkü, tarz karışımlarını seviyorsanız ideal seçim.

Afgan halıları cam veya metal ağırlıklı orta sehpa ve mobilya elemanlarıyla kombinlerseniz daha modern bir görünüm yakalarsınız. İster antika, ister yün, ipek, makina halısı olsun bir yerinden yakalasa da dekorasyonun bir parçası olmalı halılar. Aksi takdirde biraz boş, bol yankılı ve biraz eksik kalmış bir ev havası oluşuyor. Ama yine de tercih sizin :)

Sizin tercihiniz ne? Halılı bir ev mi halısız mı? Peki ne tarz? Hadi bana yazın...

2 Eylül 2013 Pazartesi

Çekilişin Sonucu

Herkese mutlu bir hafta ve bal gibi tatlı bir eylül ayı diliyorum. Geldiği gibi sonbaharlığını hissettiren bir günle başladık bu güzel aya. Eee onu güzelleştiren bir de çekilişimiz vardı :) Katılan herkese çok çok teşekkür ediyorum ilgilerinden dolayı.

Bloguma izleyici kaydı yapıp instagram' a #decorideaninhediyesibenimolacak etiketiyle fotoğraf yükleyenler arasından kazana Eda'nın Dünyasıya da diğer ismiyle klcarslaneda adlı takipçimizin oldu. Çift kişilik fincan takımını güzel günlerde keyiiiifle kullanmasını diliyorum :) decorideatr@gmail.com adresinden bana adres bilgini yollayabilirsen hediyen bir an önce eline geçsin sevgili Eda.

Bunun dışında çekilişe blogunda yer veren Sibel'in Mutfağı bloga da teşekkürlerimi iletiyorum. Bir dahaki çekilişlerde tekrardan görüşmek üzereee...



Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...