25 Eylül 2013 Çarşamba

Müziğin Sarmaladığı Evler

Bazı evler vardır kapıdan adımını attığın anda kucaklar seni. Evin kokusu mu, rengi mi bu enerjiyi yaratan daha anlayamadan o enstrüman çıkar karşına. Karşı duvarda bir piyano veya öbür köşede bir gitar süsler salonu ya da en güzel koltuğun yanına bir çello kurulmuştur. İşte o an anlarsın ki o ev müzikle yönetilir, sanat kokar. 

Kiminin tüm dünyasıdır müzik, her köşeden başka bir enstrüman, her odadan ayrı bir nota çıkar, en güzel senfoniye dönüşür evin tam kalbinde. 






Bazen de bir zaman makinasıdır, müzik kutusudur çoook eskilerden çıkıp gelen, nostaljiyle sarar sarmalar seni.

Meleklerin çaldığı dünyanın en saf, en huzur saçan müzik aleti arp değil midir peki?* 

Vivaldi yaylıları siner kimi zaman "dört mevsim"i yaşayan evlerin sessiz duvarlarına.

Rock ruhunu damarlarında hisseden bir gençtir bazı bazı, evi canlandıran yeniden gençlik aşılayan...



Bir gün bir çılgın mimar çıkar evlere sığdıramadığı müzik tutkusundan yola koyulur, evi müziğin içine sığdırır...

Kitabın, kütüphanenin en can yoldaşıdır manzarasındaki o kuyruklu piyano.

Ne olursa olsun müziğin yoğurduğu bir evse adım attığın, çıkana kadar gördüğün her şey melodili bir ruhun fısıltılarıdır.


* Not: Yazının ahengini bozmamak için yukarıda belirtmedim ama gördüğünüz gerçek bir arp değil. Arp formunda bir radyatör. Arp çalmayan ama onun tınılarına aşık biriysen benim gibi, bu radyatöre ölür bitersin, nerede bulsam da evin neresine koysam diye düşünür durursun ;) 


İşte bunlar da "decoridea" nın evinin müzik köşeleri





24 Eylül 2013 Salı

Ayşe Tolga ile Aromaterapi Söyleşisi

Cuma günü Bahçeşehir Akbatı alışveriş merkezinde Ayşe Tolga ile aromaterapi ve sahip olduğu Aisha kozmetik hakkında bir söyleşi vardı. Asıl konum dekorasyon ama bu tarz güzellikler, doğal uygulamalar, mis kokular, insan ruhuna iyi gelen aktiviteler oldu mu sizinle paylaşmadan edemiyorum. Aslında hepsi birbirinin döngüsü. Önce fiziksel ve ruhsal iyi olacağız sonra bu iyiliği çevremize yansıtmak için her dokunduğumuz yeri güzelleştireceğiz.

Gelelim söyleşiye. Ayşe Tolga' yı zaten tanırsınız, benim de çok başarılı bulduğum, severek takip ettiğim bir oyuncu. Birkaç yıl önce esanslara, şifalı bitki yağlarına ve aromaterapiye merak salınca bu işin eğitimini almaya karar veriyor. Londra' da aldığı eğitimden sonra holistik (bütünsel iyileşme felsefesi) terapist ünvanı ile Aisha kozmetiği kurarak aromaterapi reçetelerini hazırlamaya başlıyor. Söyleşi ile ilgili genel bilgileri verdikten sonra yağlar ve uygulama alanlarıyla ilgili minik bilgileri madde madde yazacağım. 



"Güzel kokularla terapi" anlamına gelen aromaterapinin tarihi oldukça eski. O kadar ki M.Ö. 5000 yılına kadar giden bulgular mevcut. Çatalhöyük' te bulunan kaplardaki tohumlardan, Mısır' daki mumyalama ritüellerine, oradan Çin' e kadar uzanan bir harita söz konusu. Bilimdalı olarak incelenmesi ise 1928 yılında Fransız kimyager René Maurice Gattefossé' un bir deney sırasında elini yakıp, su sanarak batırdığı lavanta yağının iyileştirici etkisini görmesinden sonra oluyor.


Aromaterapide yağlar ikiye ayrılıyor: Uçucu yağlar ve baz yağlar. Uçucu yağlar daha yoğun olduğundan tatlı badem yağı, jojoba, kayısı çekirdeği veya ayçekirdeği yağı gibi yağlarla seyreltilerek kullanılıyor. Zaman zaman uçucu yağlar maden suyuyla da seyreltilebilir. Susam yağı ısınarak elde edildiğinden pek önerilmiyor, aslında hiçbir yağın ısınmamış soğuk preslenmiş hali tercih edilmeliymiş öğrendiğimize göre, zeytinyağı da buna dahil. Aromaterapi yağları İbn-i Sina' nın bulduğu buhar distilasyonu yöntemiyle bitki özlerinden elde edildiğinden içerikleri çok yoğundur. Bir bitki öz yağını kullanmadan önce buna alerjiniz olup olmadığını anlamak için en hassas derimiz olan kolumuzun iç kısmına, üzerine yağ damlattığınız yara bandını yapıştırıp 20 dakika bekliyorsunuz, herhangi bir tepki oluşmazsa rahatlıkla kullanabilirsiniz. Şimdi kağıt kalemi hazırlayın, notlar alınsın, enfes bilgiler geliyor her daim işinize yarayacak.


Başucu bilgileri:

* Lavanta, soğutucu bir yağ olduğundan yanıkları ve pişikleri iyileştirmede oldukça etkili. Hatta Ayşe Hanım bebek bakımında popo temizliğinde kendi kızında kullandığını, kimyasal içeren ıslak mendillerden çok daha güvenilir olduğunu söyledi. Haksız da sayılmaz hani, bir yanda üretim koşullarını bilmediğimiz bir ürün, diğer yanda damıtılarak elde edilen çiçek yağı.

* Lavanta, kaygı bozukluğu yaşayanlar, uyuma problemleri olanlara özellikle tavsiye ediyor. Lavanta tam bir yatıştırıcı, sakinleştirici. Hamileler ve menopoz dönemindekiler lavanta suyunu (yağı değil bu kez, dikkat) yüzlerine sıktıklarında serinletici olarak faydalanabilirler.

* Tam da içinde bulunduğumuz gibi mevsim geçişlerindeki bahar yorgunluğunu ve miskinliğini üzerinizden atmak için canlandırıcı, turunçgil bazlı portakal, mandalina, bergamot ve greyfurt gibi öz yağları tercih edebilirsiniz. Sınav stresiyle baş etmede de etkili kokulardır, özgüven duygusunu tetikler.

* Yaklaşan kış aylarında üst solunum yollarımızı rahatlatmak ve enfeksiyonlardan korumak için bir parça pamuğa 5 damla çay ağacı yağı ve 5 damla okaliptüs yağı damlatıp kaloriferin üstüne koyabilirsiniz.

* Genelde huzursuz, gergin mizaçlı kişiler günde birer damla melisa yağıyla şakaklarına masaj yaparak kendilerini daha iyi hissedebilirler.

* Yine bir parça pamuğa 5 damla Roma papatyası, 5 damla lavanta damlatmak rahatlamaya yardımcı olur.

* Boyalı saçlara zeytinyağı ile bakım yapmak boya ile yağın tepkimeye geçerek saçı yakmasına sebep olabiliyormuş, aman dikkat.

* Nane yağı depresyon ve matem duygularıyla baş etmede birebir olduğu gibi hamilelik bulantıları ve yol tutması gibi durumlarda da 1-2 damla koklanması yeterlidir. Kışın bağışıklık sistemini de kuvvetlendirir.

* Son yılların trendi argan yağı sadece yeni moda bir akım değil, gerçekten etkili bir yağ. Genel bilinenin aksine sadece saç ve saç diplerini güçlendirmek için değil, içeriğindeki kolajen sayesinde yüz kontürünü toplamada da etkili. Bunun için argan yağına çuha çiçeği yağı, kalendula, buğday özü ve gül yağını karıştırarak sabah akşam uygulayabilirsiniz. Gül yağı oldukça pahalı olduğundan ıtır yağı da aynı işlevi görebiliyormuş. 

* Tiroid için avokado yağı ve sarı kantaron ile hazırlanan formüller tercih edilmeli. Bunun için de tabii ki Aisha' ya başvuracaksınız :) Avokadonun aynı zamanda östrojen seviyesini yükselten bir meyve olduğunu hatırlatayım.



* Ayşe Tolga güneş kremi kullanımında çok titiz davranılması gerektiğini hatırlattı. Bazı güneş kremlerinin içeriğindeki titanyum dioksit deride emilip kana karıştıktan sonra karaciğerde kalıyormuş ve bu yüzden bu içerikteki kremler Avrupa' da toplatılmaya başlanmış. Kendisi de kızını sabah 10' dan önce, akşamüstü 4' ten sonra güneşe çıkardığından hiç krem kullanmamış.

* Duş alınca hepimiz rahatlıyoruz ferahlıyoruz neden mi? Bunun sebebini daha önce bilmiyordum ben de. Duş esnasında gözeneklerden aldığımız suyla 1,5 litre su içmiş kadar oluyormuş vücudumuz.

* Aktardan aldığınız uçucu yağı bir kağıda damlattığınızda 20 dakikada uçar, 20 dakikadan sonra hala kalıyorsa o yağ kullanılmamalıdır.

* Aromatik yağların hiçbiri yüze sürülmemelidir, ancak bitki suları sürülebilir.

* Zaman zaman aktarlarda satılan bitki isimleri yanlış çevrilebildiği için latince isimlerini bilmek en sağlamı.

* Aisha kozmetikte hem bebek sağlığı hem hamileliğin rahat geçirilebilmesi ve doğum sonrası için annelere yönelik pek çok ürün bulunuyor. Tüm detaylarıyla ürünlere buradan ulaşabilirsiniz. 

Ayşe Tolga' ya bir kez daha bu keyifli ve yararlı söyleşi için teşekkür ediyorum. Eminim yukarıdaki bilgiler sizin de çok işinize yarayacak. Kendisi aynı zamanda aromaterapi kursları da vermektedir. Hatta deneyli uygulama yapılan bir kurs gününün fotoğraf çekimi için de söz aldım kendisinden :) İlgilenenler web adresindeki numara ve maillerden iletişime geçebilir. 


19 Eylül 2013 Perşembe

Çılgın mı Çocuk Ruhlu Mu?

Modern dünyada çalışma şartları, para kazanmak bir hayli zorlaştı. Herkes "nasıl farklı olurum?" un, kendini kanıtlayabilmenin derdinde. Bunu yaparken de sınırlar fazlasıyla zorlanıyor elbette. Hem çalışanlar hem de işverenler için de geçerli durum. Çalışanlar kendilerini göstermeye çalışırken işverenler de bir yandan şirketlerini cazip kılmanın yollarını arıyorlar. Sundukları imkanlar bir yana artık ofislerde de farklılık ve ilgi çekici ortamlar yaratıyorlar. Ben de bunlardan bazılarını derledim. 


Bu, Fiskars makas ve benzeri gereçler üreten firmanın yönetim binasından bir görünüm. Yapılan işle ilgili bu tarz uygulamaları beğeniyorum. Önceden gezdiğim birkaç fabrikada Fiskars gibi ürettikleri ürünlerden bir robot yapmışlardı, diğerinde de ufak bir düzenekle hazırlanmış elektriksiz çalışan bir düzenek vardı.

Ofis kapıları çalışanların zevkine göre dizayn edilebilir. Bu biraz maliyetli olabilir tabii ki herkesin fikrini sorup ona göre düzenlemek ve işe giren işten çıkan her personel için bunu yapmak... (ben Londra telefon kulübesini alabilirim hiiiiç sakıncası yok)

Tamamen inşaat ve malzeme taşıma paletlerinden oluşturulmuş bir ofis. Bir palet firması yapsa bu kadarı biraz boğucu olabilecekken hatta patron hakkında "cimri" gibi yorumlara dahi sebep olabilecekken :) iş kolu farklı bir firmada çalışanlar tarafından esprili bulunabilir.

Super Mario duvar kağıtlı bir ortam çocuk odası dışında ofisler için nasıl bir motivasyon kaynağı olabilir soru işareti :) Tabii tüm bunların yapılmasında insanın yaratıcılığının ve sorgulamacı, üretken yönünün çıkabilmesi için çocukluğundaki gibi koşulsuz soru sorması, saçma da gelse her türlü fikri dile getirebilmesini sağlayabilmek yatıyor.  

Yukarıdaki ofise tam anlamıyla bayıldım! Kim böyle orman içinde su kenarı bir ev atmosferinde çalışmak istemez ki...

Yine eğlence odaklı bir yaklaşım tarzı, hatta biraz da adrenalin!

İşte çok cici bir örnek daha. Banyo aksesuarları satan bir firma için daha anlamlısı olabilir mi? Özellikle de küvetten masa yapıp sandalyesini avangard bir seçimle tamamlayıp, duvarları graffitilerle süslerseniz.. 

Aydınlık bir ortam sağlayan şeffaf kapsüller oldukça klostrofobik! Ben almayayım, alana da mani olmayayım...

Amerikalı bir firma Cadılar Bayramı arifesinde çalışanlarını daha ofiste bayram havasına sokmuş :)

Tıkır tıkır işleyen saatler, mekanizmalar. Ofisler için gayet anlamlı...

Bu ters dönmüş parkeleri görür görmez aklıma gelen: Hatırlar mısınız bilmem Robin Williams' ın Jumanji isimli bir filmi vardı (tavla-monopoly tarzı yürütmeli ilerlenen oyunda sırası gelen komutlarda binbir türlü felaket yaşanır) Çocukluk aklımla beni bir hayli etkilemiş bir fantastik filmdi. Evin içinde oluşan orman, parkeleri delip, fışkırtarak büyüyen dev çiçek ve tufan sahneleri geldi gözümün önüne :)

Biraz yarışa ne dersiniz?

Az önceki itfaiye merdiveni direkli seçenekten sonra kaydırak daha eğlenceli bir merdiven opsiyonu. Kaydırak Google da başta olmak üzere pek çok firmada tercih ediliyor.

Ve tabii ki favorim. Uygulamada zor da olsa (masadan kalkınca ayakkabını çorabını giy, kalk, git) her daim kumsaldaymış gibi ayağınızın altında incecik taneleriyle yumuşacık kumu hissetmek güzel olmaz mıydı?

Siz en çok hangisini beğendiniz?




Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...