17 Ekim 2014 Cuma

Terkedilmiş Evler

Ekim ayı gelip de günlere kasvet çöktüğünde insan ister istemez farklı konulara kayıyor. Evde kabuğuna çekilmek istiyor, tembellik halleri ağır basıyor, sahile inip rüzgara karşı yürümektense sıcak bir sinema salonunda bir paket mısırla onu yolculuğa çıkaracak bir filmi tercih ediyor. 

Bugünlerde ben de biraz bu hallerde sayılırım. Zorunluluklar ve koşuşturmacalardan arta kalan anlarda hemen dinlenmeye çekiliyoruz bizim minikle. Böyle bir günde gazetelerin keyif sayfalarını dolanırken gözüme bir yazı takıldı. "Artık insanın ayak basmadığı topraklar" olunca konu merak edip inceledim. Bir tren istasyonundan tutun da eski bir tersaneye kadar birçok yeri fotoğraflamışlar. O kadar ıssızlaşmış ki üzerlerinde bitkiler, çalılar, yabani otlar bitmiş.



Ben de bu haberden aldığım ilhamla hep muhteşem evler, muazzam dekorasyonlu salonlar, gösterişli banyolar mı paylaşacağım, biraz da terk edilmiş, artık bir ruhu olmayan ama bir tarihe tanıklık etmiş evleri paylaşayım bu kez dedim. Hem de yaklaşan cadılar bayramı dönemine de bir renk katmış olayım.



  


Bu hale gelene kadar kimler kimler ihmal etti seni?




Bir gözünüzde canlandırsanıza önceki hali nasıldı?


Kuzey ülkelerden toz bulutunun değil de bembeyaz karların örttüğü, sakladığı bir ev...


Peki buna ne demeli?

Bu yıpranmış ev kim bilir neler anlatırdı bize?

İlham aldığım yazıya siz de bir göz atmak isterseniz buraya tıklayabilirsiniz. Keyifli bir haftasonu diliyorum...

16 Ekim 2014 Perşembe

Çerçeve Raflar

Kullanım kolaylığı sağlayıp, şık düzenleme alanları sağlayan rafları evimizin her yerinde kullanıyoruz. Peki onları olduğundan biraz daha zarifleştirsek daha da hoş olmaz mı?



Son zamanların duvar süslemesi olarak karşımıza çıkan gösterişli boş çerçevelerin içini iddialı aksesuarlarla 3 boyutlandırma kullanımıyla beraber "bu çerçeveleri neden raflara uygulamayalım?" fikrini beraberinde getirdi. 3 boyutlandırılan her şeyi sevdiğimden bu iki görsellik taşan trendi de oldukça sevdim ben.


İsterseniz basit bir anahtarlık askılığını bile kendince bir karakteristiği büründürebilirsiniz.

Bu da eskimiş bir çerçeve ile yapılmış vintage bir uygulama.


Detaylarını paylaştığımda göreceksiniz ama şimdiden size minik bir bilgi de vereyim. Bu sevimli raflardan bizim bebişin odasına uygulamayı da düşünüyoruz. Bakalım sonuç nasıl olacak :)


Duvarda kullanılan bir kağıt varsa onu da plana katmak için çerçevenin arkasını boş bırakabilirsiniz. Ancak duvarkağıtsız boyalı bir duvarsa rafın arkasını çerçevenin renginde boyayarak daha çarpıcı bir görünüm elde edebilirsiniz.


Bu trendi en çok uygulayanlar sanırım aksesuar satan mağazalar!


TV ünitenizden sıkıldıysanız çerçeve içine yerleştireceğiniz televizyonunuzla odanızın çehresi bir anda değişecektir emin olun.

Parçalı varaklı rafları evde elbette ayakkabı için kullanmayacaksınız :) ama aksesuarlar için enfes bir sergileme alanı! Kesinlikle dikkate alın derim! (ayakkabı mağazanız varsa iş değişir tabii ki)




Asimetrik veya dikey bölmeli raflar da bir seçenek.

Kızlar! Yorumu size bırakıyorum! :)


Ben bu zarif akımı oldukça beğendim, ya siz? Yoksa evleriniz de uyguladınız mı bile?

13 Ekim 2014 Pazartesi

Kütüphanemizden #5 - Türkan / Ayşe Kulin

Daha önce Kütüphanemizden köşem için Ayşe Kulin' den hiç paylaşım yapmadım sizlere. Ancak kendisi en sevdiğim Türk yazarlardan biridir. Romanları hikayeleri ayrı sürükleyicidir, biyografileri ise tadından yenmez. 

Yine beğeneceğim bir biyografi olduğuna emin olarak tam 3 yıl önce almıştım "Türkan" ı. Ama araya giren sayısız kitaptan bir türlü sıra gelememişti ona. Değerli hoca, büyük doktor, yüce gönüllü bu fevkalade insanı ilk olarak ortaokul yıllarımda tanımıştım. Okulumuz cüzam ve çeşitli söyleşiler sebebiyle birkaç kez misafir etmişti kendisini konser salonumuzda. O zamanlar ders saatinden çalınıp dinlemeye gidilen bu söyleşiler pek değerliydi bizim için. Ama Türkan hoca kendini dinlettiren biriydi ve belki laylaylom girdiğimiz salondan etkilenerek çıktığımı(zı) hatırlarım.



Aradan yıllar geçip de malum olaylar cereyan edince kendisinin o hasta haliyle medyada nelere muhatap edildiğini görmek gerçekten çok acıydı. İyi ki ölümünden önce Ayşe Kulin' e ısrar etmiş biyografisinin yazılması için, iyi ki Ayşe Kulin de "Yeni bir şeyler yazmak lazım." diyerek Türkan Saylan' ın mektupları üzerinden bize iletmiş bu mücadele dolu yaşamı.

Lise yıllarından başlayan mektuplar hayatının büyük bir bölümünü kapsıyor ve bize bu vasıtayla ulaşıyor. Doktorluğu seçme sebebi, asi yanı, dikbaşlılığı, alan olarak herkesin kaçtığı cüzamı seçmesi, Kardelenler Projesi ve elbette Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği... Hepsi bir kararlar silsilesi olmuş hayatında onu Türkan Saylan yapan. Kendisini bir şekilde tanıyın ya da tanımayın çok farklı yönlerine tanık oluyorsunuz ve günün sonunda bu kadar erken buraları bırakıp gittiğine gerçekten üzülüyorsunuz. Böyle değerli insanların yapacağı daha yığınla iş varken tamamlanan zamanlarına isyan edesiniz geliyor açıkçası. 

İşin Ayşe Kulin tarafına değinecek olursak bir "Adı: Aylin" serüveninde ilerlemiyor bu biyografi. Sebebi de elbette kahramanlarının hayatı. Bir hayat çok çarpıcı ve sansasyonel olaylarla geçip giderken diğeri daha durağan olabiliyor. Burada da yükü yazara atmamak lazım tabi, kendisi akıcı üslubuyla okuyanı yine kendine bağlıyor, sadece öyküye kanalize olabilene.

Türkan Saylan' ı tanımak, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği' ni daha iyi anlamak ve azmedildiğinde nelerin başarıldığını görebilmek adına bu biyografi kesinlikle okunmalı diyorum.


Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...