21 Ekim 2014 Salı

Şıkır Şıkır Ev Ofisler

Bu ara algım bebek odalarında bildiğiniz gibi. Ancak bir diğer yanım da giyinme odamı bozamadığımdan birleştirilecek olan çalışma odamda-caanım ev-ofisimde.
Ee ne de olsa gelenin yeri hepsinden önemli olacak. 



Ben yine de bir gün tekrar bağımsızlığını ilan edecek olan çalışma odamdan yola çıkarak bugün için size birbirinden şık ve şıkır şıkır ev ofisler derledim. Kadınlara ağırlık verdim ister istemez, bugünkü paylaşımlar biraz daa feminen...



Bakalım favorileriniz hangisi olacak?











Pastel tonlar daima ruhumuzu aydınlatıyor...



Siyah ve ayna zarafetinden bahsetmeme  gerek var mı bilmem.

Sizin favoriniz hangisi?

20 Ekim 2014 Pazartesi

Can Oba' da Lezzet Kudurukluğu

Herkese çok neşeli, mutlu bir hafta diliyorum. Zira benimki dün sabah itibariyle epey keyiflendi. Üniversite yıllarımdan yadigar dostumun doğum haberini aldım, tatlı kızları Ada' ya sağlıkla kavuşmuşlar. Mesafe sorununu da aşıp görmeye gittim mi daha da şahane olacak. Sağlıkla mutlulukla büyüsün Ada' cık :) Bu güzel haberin de enerjisiyle sizinle yine haftasonuma dair bir detay paylaşmak istedim.

Biliyorsunuz sofra düzenlemelerime ek olarak arada mutfakta uyguladığım, beğenilen tariflerimi de sizinle paylaşıyorum. Ancak bu kez mekan tavsiyesinde bulunacağım. Sirkeci' de bulunan Can Oba Restaurant' ın namını son günlerde duymayan kalmamıştır herhalde. Ayşe Arman da köşesinde yazdıktan sonra iyice bilinirliği arttı. 



Haftasonu eşimle yaptığımız bir Eminönü çıkarmasında bir anda aklımıza gelen mekanı bir deneyelim dedik. Haftalar sonrasına ancak rezervasyon kabul edebildiğinden çekinerek gittik ancak şansımıza kısa bir süre beklemeyle yemeğe geçebildik. Bir dipnot vereyim, "Mekan ful ama ben kuyruk olayım kalkanın yerine otururum" falan yok, rezervasyonun yoksa yapacak bir şey yok. 



Yemeklere geçmeden önce belirtmeliyim ki Can Oba esnaf lokantaları arasında tam da esnaf lokantası görünümlü bir yer. Ancak yediğiniz yemeklerle ibre bir anda tavan yapıyor. Şefliğe nereden başladığını unutmamak adına girişe koyduğu standart menünün gerçektekiyle ilgisi yok. Sunumları görüp çatal çatal lezzet doruklarına tırmandıkça ne örtüsüz masaya kağıt servis içinde gelen çatal bıçağı görüyor gözünüz ne de plastik şişedeki suyu. Aklınızı karıştırıp tüm bildiklerinizi sorgulatıyor burası ama takılmayın, fazla sormayın ve olduğu gibi kabul edin çünkü Can Oba bunu hak ediyor.



Gelelim yemeklere...Çorba, ara sıcak, ana yemek ve tatlıdan oluşan öğünlerden her birinden en az 3 çeşit mevcut. Ana yemek ise 5-6 arası değişiyor. Ben yukarda gördüğünüz karamelize soğanlı patates çorbasını tercih ederken eşim balık çorbası aldı. Gurmelik taslayacak değilim, e bu blog yemek blogu da değil ama damak tadıma da güvenirim. 


Mantar soslu madalyon beef kesinlikle çok doyurucu ve lezzetli bir tercih.


Eşimin sipariş verdiği tatlı domates soslu keçi peynirli ve ıspanaklı lazanya hayatımda tattığım en inovatif ve lezzetli lazanyalardan biriydi kesinlikle.

Bu tatlının adı frambuaz soslu köpük çikolata olsa da ben kendisine "öldüren cazibe" demeyi tercih ediyorum şu sunumun üzerine. 

Bu gördüğünüz de tarçınlı karamel soslu dondurulmuş peynir pastası olarak bize tanıtıldı. Resim görmediğimiz için farklı bir şey bekledik ama dondurulmuş cheesecakemiş meğer. Karameli biraz yanık geldi bana ama tamamı o kadar muhteşemdi ki o detaya çok da takılmadım açıkçası. Ve o günkü tatları başlıkta olduğu gibi tam da bir "lezzet kudurukluğu" olarak tanımlıyorum. 

Her yemeği tek başına yapıyor oluşu, misafirlerle mümkün olduğunca ilgilenmesi, güleryüzü Can Bey' in ambiyansta mütevazi ama lezzette bir İstanbul markası olabilecek yetenekleri sizi oldukça etkiliyor. En kısa zamanda gidip denemenizi tavsiye ediyorum şiddetle.

Rezervasyon şart unutmayın; telefonu ise 0212 522 12 15

17 Ekim 2014 Cuma

Terkedilmiş Evler

Ekim ayı gelip de günlere kasvet çöktüğünde insan ister istemez farklı konulara kayıyor. Evde kabuğuna çekilmek istiyor, tembellik halleri ağır basıyor, sahile inip rüzgara karşı yürümektense sıcak bir sinema salonunda bir paket mısırla onu yolculuğa çıkaracak bir filmi tercih ediyor. 

Bugünlerde ben de biraz bu hallerde sayılırım. Zorunluluklar ve koşuşturmacalardan arta kalan anlarda hemen dinlenmeye çekiliyoruz bizim minikle. Böyle bir günde gazetelerin keyif sayfalarını dolanırken gözüme bir yazı takıldı. "Artık insanın ayak basmadığı topraklar" olunca konu merak edip inceledim. Bir tren istasyonundan tutun da eski bir tersaneye kadar birçok yeri fotoğraflamışlar. O kadar ıssızlaşmış ki üzerlerinde bitkiler, çalılar, yabani otlar bitmiş.



Ben de bu haberden aldığım ilhamla hep muhteşem evler, muazzam dekorasyonlu salonlar, gösterişli banyolar mı paylaşacağım, biraz da terk edilmiş, artık bir ruhu olmayan ama bir tarihe tanıklık etmiş evleri paylaşayım bu kez dedim. Hem de yaklaşan cadılar bayramı dönemine de bir renk katmış olayım.



  


Bu hale gelene kadar kimler kimler ihmal etti seni?




Bir gözünüzde canlandırsanıza önceki hali nasıldı?


Kuzey ülkelerden toz bulutunun değil de bembeyaz karların örttüğü, sakladığı bir ev...


Peki buna ne demeli?

Bu yıpranmış ev kim bilir neler anlatırdı bize?

İlham aldığım yazıya siz de bir göz atmak isterseniz buraya tıklayabilirsiniz. Keyifli bir haftasonu diliyorum...
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...