Doğumdan önce okuyabildiğim kadar fazla kitap okumaya çalışıyorum malum, 2 ay sonra pek de öyle keyif yapmaya vaktim olmayacak ufaklıktan ötürü :) Bu ara en sevdiğim yazarlardan Ayşe Kulin' in yeni romanı "Handan" ın çıktığını da görünce epey sevinip hemen aldım. Hatta kitap fuarından almayı beklemiştim ki denk getirebilirsem kendisinden imzalı alayım diye ama beden yönetimim kısa bir süre için benden bağımsız hareket ettiğinden minik kız buna pek izin vermedi, "yoruldum ben" bayrağını çekti :) o kalabalıkta Ayşe Kulin' i bekleyemedik ne yazık ki.
"Gizli Anların Yolcusu" serisinden tanıdığımız fettan kadın Handan, Halide Edip Adıvar' ın ünlü romanı ve karakteri "Handan" ile ilginç bir şekilde harmanlanmış. Değerli yazara harika bir şekilde şapka çıkaran bu romanda, serinin ilk kitabında aslında biraz antipatik de bulduğumuz "ara bozan kadın" karakterini bize tüm içtenliğiyle açıyor. Hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığını, herkesin içinde ne hikayeler barındırdığını düşünüp o karakterle de empati kurmamızı sağlıyor.
Konusu elbetteki bu göndermeden ibaret değil. "Handan" ın tüm yaşadıkları eşzamanlı olarak Gezi olayları zamanına denk getirilmiş. Tarihe o günlere ışık tutan bir belge daha kazandırmış olması açısından tabii ki sevindirici. Üstelik Ayşe Kulin' in sürükleyici üslubuyla birleşince kitap bir solukta okunup bitiyor.
Buraya kadar itirazım yok. Ancak kitabı bitirdiğimde bir eksiklik hissettim. Her zamanki Ayşe Kulin dokunuşundan birkaç nota noksan kalmış gibiydi. Gezi olaylarını aslında oradaki otelde konaklayan biri olarak capcanlı yansıtmış ama Handan' ın özellikle yeğeniyle olan diyaloglarında çok fazla "öğreticilik" vardı. Ders verme telaşıyla yazılmış bir gençlik romanı tadı veriyordu yer yer.
Sanırım serinin dörtlenen romanıyla beraber "Gizli Anların Yolcusu" serüveni sona erdi. (Diğer kahraman Eda' nın yaşadıklarına da empati nitelikli bir bakış atmazsak eğer) Böyle olursa sevinmem desem yalan olur çünkü Ayşe Kulin' in muhteşem romancılığıyla kaleme aldığı biyografilerini özlediğimi fark ettim.
Yine de "Handan" serinin önceki romanlarını okumasanız bile tarihi bir belge açısından okunulası bir roman. Şu soğuk kış günlerine bir koca bardak çay veya kahvenin yanına kar manzarasının karşısında iyi gider ;)
9 Ocak 2015 Cuma
8 Ocak 2015 Perşembe
Muhteşem Oteller #10 - Ice Hotel
Bu kadar kar muhabbetinin içindeyken çorbaya bir tutam tuz da ben eklemesem olmazdı elbette. Epeydir bu denli soğuklar görmemiş olan İstanbul karla, buzla, donla mücadele ederken sizi biraz daha donduracak bir yere götürüyorum bu ay. İstikamet bir parça kuzey: İsveç Jukkasjarvi Ice Hotel.
Sizi buzdan bir krallığın orta yerine bırakıyorum. Kendinizi buzlar kraliçesi gibi hissedesiniz diye... Kurallar sizin, keyif sizin, bu sıradışı deneyim için hadi takılın peşime.
Bu yıl 25. yılı Ice Hotel' in veya şöyle mi demeliyim: 25. kuruluş yılı değil, 25. kez kuruluşu. Restaurantından resepsiyonuna, yatağından bardaklarına kadar burada görüp kullanabileceğiniz her şey buzdan yapılma.
Her yıl nisan-mayıs aylarında çözülüp eriyen ve suları Torne nehrine karışan bu otel, yine her yıl kasım-aralık aylarında ilkbaharda Torne nehrinden stoklanan kar ve buz kütleleriyle baştan inşa ediliyor. Sürekli değişen çoğu sanatçı ve heykeltıraştan oluşan 100 kişilik bir ekiple sürprizler dolu yeni bir otel, 25. kez. Bu da yapım aşamasına ait ufak bir video.
Sizi buzdan bir krallığın orta yerine bırakıyorum. Kendinizi buzlar kraliçesi gibi hissedesiniz diye... Kurallar sizin, keyif sizin, bu sıradışı deneyim için hadi takılın peşime.
Bu yıl 25. yılı Ice Hotel' in veya şöyle mi demeliyim: 25. kuruluş yılı değil, 25. kez kuruluşu. Restaurantından resepsiyonuna, yatağından bardaklarına kadar burada görüp kullanabileceğiniz her şey buzdan yapılma.
Her yıl nisan-mayıs aylarında çözülüp eriyen ve suları Torne nehrine karışan bu otel, yine her yıl kasım-aralık aylarında ilkbaharda Torne nehrinden stoklanan kar ve buz kütleleriyle baştan inşa ediliyor. Sürekli değişen çoğu sanatçı ve heykeltıraştan oluşan 100 kişilik bir ekiple sürprizler dolu yeni bir otel, 25. kez. Bu da yapım aşamasına ait ufak bir video.
Aslına bakarsanız tam bir designer oteli Ice Hotel. Tasarım ve sanat konuşmuyor adeta şiir gibi dökülüyor karşınızda.
Bu da hayatınızda görüp görebileceğiniz en etkileyici otel lobisini, yatak odasını ve hatta kilisesini seriyor önünüze. Evet kilise. Bu otelde kilise de es geçilmiyor hem de yine en buzlusundan. Kilise niye mi var? Burada her yıl hatırı sayılır çift nikah kıyıyor.
"Mümkün değillll! Donarım ben" diyenleriniz olacaktır. Aslında otelin iç ısısı +4'C. Donmuyorsunuz ama tabii ki üşümek kaçınılmaz! Gece hayvan postlarına sarılıp buzdan bir yatakta uyumak ise bu dünyada yaşanabilecek en sıradışı deneyimlerden biri. Böyle bir soğukta kesinlikle uyuyamayacaklar için sıcak oda seçeneği de mevcut ama böyle bir otele gidip de standart bir otel odasında kalmak pek de akla yatkın değil.
Burada sıkılmaya da fırsat yok. Sevimli geyiklerin veya güzeller güzeli huskylerin çektiği kızaklarda doğanın tadını çıkarabilir veya dünyanın yine sayısız lütuflarından biri kuzey ışıkları olan aurora borealisin yansımalarına tanıklık edebilirsiniz.
Özel tulumlarla yapılan kutuplarda yüzme aktivitesini çok çok merak etsem dibi bu kadar kara sularda yüzmek benim için biraz fazla maceraperest bir hareket olur. Her an altınızdan sevimli bir fokun dürtmeyeceğini ya da devasa bir kutup ayısının sizi omuzlarına almayacağını bence hiçbir rehber garanti edemez :)
Bu yılki rotamda olmasa da Ice Hotel' de en azından bir gece konaklamak (fazlası benim gibi üşümeye yatkın bir bünye için zararlı olabilir) hayat planlarım arasında kesinlikle var. Ne dersiniz, bu kadar iddialı bir mekanda bulunmaya siz cesaret edebilir misiniz?
Etiketler:
aurora borealis
,
buz otel
,
dekor
,
dekorasyon
,
dekorasyon-fikirleri
,
hotel
,
ice hotel
,
isveç
,
kış dekorasyonu
,
muhteşem-oteller
,
otel
,
otel-dekorasyonu
7 Ocak 2015 Çarşamba
Porselen Seçimi
Çeyiz alışverişimizle başlar porselen heyecanımız. O ilk zamanlar onlarca model arasından birkaç takım seçmek ne kadar zor gelir. Günlük takım nasıl olmalı, misafirlik takım ne derece şıklıkta olmalı, kahvaltı seti çiçek böcekli mi olsa yoksa geometrik desenli mi gibi sorular döner dolaşır aklımızda.
Neye göre karar vermek gerektiği hazırda bekleyen çeyiziniz masa örtüsü takımlarınız varsa önem kazanıyor. Çünkü bunları sofraya bir bütünlük içerisinde yerleştirdiğinizde renk ve desen cümbüşü gözünüzü yormuyor olmalı. Elbette çok desenli masa örtüsü kullanabilirsiniz ancak onun eşlikçisi mutluka yalın hatlı bir yemek takımı olmalı.
Eğer sırasıyla gidip önce porselen takımlarınıza karar verecekseniz işte o zaman tam anlamıyla hareket özgürlüğüne sahipsiniz. Önce takımları alıp sonrasında çatal bıçak servis takımlarına ve masa örtülerine geçebilirsiniz.
Gündelik takımınızda ne kadar sportif karar verirseniz verin misafirlik takımın biraz daha ağır olması gerektiğine inanıyorum. Ağırdan kastım elbette antika desenli sarı varaklılar değil illa ki. Onun da hayranları epeyce olmakla beraber herkesin tercih edebileceği bir seçenek değil, stil itibariyle.
Ancak burada en önemli nokta misafirlik takımınızı kare setlerden seçmemeniz. Çünkü bu takımlar son yılların trendi ve her an demode olabilecek, sıkılabileceğiniz türden. İlle kare seçiminiz olacaksa günlük takımda tercih edebilirsiniz. Bir seçenek de yine misafirlik takıma kombinleyeceğiniz kare suplalar ile "kare ihtiyacınızı" dizginleyebilirsiniz :) (benim uyguladığım şu örnekte olduğu gibi)
Son yılların bir trendi de klasik takımların tabaklarından rengarenk bir seçki yaparak sofralarda gökkuşakları yaratmak. Yine sade tutacağınız bir örtü ile bu kombinleri başarılı bir şekilde uygulayabilirsiniz.
Çay saatlerini şenlendirecek 18. yüzyıldan kopup gelen bu ladylerin de ben hastasıyım :) Masalarınızda tam anlamıyla Marie Antoinette' i misafir etmişsiniz gibi hissetmemeniz imkansız!
Amerika kökenli firma olan Anthropologie' de böyle sıradışı motifler ve işlemeli tabaklar bulmanız mümkün. Yolunuz Kanada, İngiltere veya Amerika' ya düşerse muhakkak birkaç parça edinilesi koleksiyonlara sahip.
Takımlarını ve bardak/kadeh setlerini Instagram sayesinde tanıdığım Casa de Perrin de son derece şık koleksiyonlara sahip. Araştırmalarıma göre maalesef şu an Türkiye' de satışı yok ancak benzer setleri Narumi ve Prouna markalarında bulabilirsiniz.
O ise bir Macar kökenli bir dünya klasiği: Herend. Tarzı ve çizgileriyle imza niteliği taşıyan koleksiyonlarına sahip olmak ayrı bir keyif. Herend Porselen ürünlerine Nişantaşı ve Bağdat caddesi mağazalarından ulaşabilirsiniz.
Hayvan ve böcek desenli takımlar da son yılların olmazsa olmazı. Hele renk ve desen kombinasyonuna bayıldığım yukarıdaki yusufçuklu takım başarılı tasarımcı Kate Spade imzası taşıyor.
Sizce de porselen alışverişi oldukça keyifli değil mi?
Etiketler:
anthropologie
,
casa de perrin
,
herend
,
Marie-antoinette
,
masa-dekorasyonu
,
modern
,
porselen
,
porselen seçimi
,
sofra dekorasyonu
,
sofra-düzenleme
,
temalı-sofralar
,
vintage
,
ziyafet-sofraları
Kaydol:
Kayıtlar
(
Atom
)