12 Ocak 2015 Pazartesi

Dağ Evleri

Nasıl yaz geldi mi deniz, güneş ve kum hayalleri kuruyorsak kış geldiğinde de şöyle bol kar manzarasına karşı şömineli bir dağ evinde olmayı hayal ederiz. Belki bir haftasonu kaçamağı için, belki yılbaşında belki de biraz inzivaya çekilebilmek için. 



Çoğunlukla ahşap ağırlıklı inşa edilmiş ve iç dekorasyonu tamamlanmış bu evler farklı bir sıcaklık duygusu katar içimize. Hele o çıtır çıtır yanan ateşle huzurun doruklarına erişiveririz.   


Biraz modern bir dağ evi...

Yüksekçe bir tepede yer alıyorsa eviniz, geniş bir terasınızın olması manzara avantajı sağlar, hem de mangalda sucuk partileriniz için eğlenceli bir ortam sunar. Sıcacık sahlepinizi alıp soğukta keyif yapmak da cabası.

Dağ evlerinde cam tavanı çok önermem çünkü yalıtım ne kadar iyi olursa olsun soğuk havayı içeri geçirecektir. Elbette yine de tercih sizin, görsel güzelliğini yadsıyamayacağım ;)


Yatak odalarında samimi bir ortam yaratmak önemli. Kalın örgü battaniyeler, sevimli yastıklar, ham ahşap mobilyalar sizi kucaklayacak bir dekorasyon için en önemli noktalar.



Böyle güzel bir sonbaharın ardından kış da iple çekilir...



Bir dağ evinde doldurulmuş hayvan büstü olmasa dekorasyon eksik kalır. Bu konuyla ilgili daha detaylı yazım yarın yayında olacak.


Oyuncak-karavan-ev gibi inşa edilmiş bu dağ evi sizce de sevimli değil mi? 


Geniş salonların en güzel tamamlayıcı özelliği de yüksek tavanlar. Tavanın yüksek olması dağ evinin-doğası gereği-ağır havasını dağıtır ve ferah bir görünüm sağlar. 

Mutfaklara bakarsak burada da modernden ziyade daha geleneksel tasarımlar göze çarpar. Hatta bir kuzine ile nostaljide tavan yapabilirsiniz. Sonra gelsin kestane-kebaplar, kumpirler. Bahar çocuğu olmasam kışa aşkımı ilan edeceğim neredeyse :)


Banyolarda ahşapa taş dekorlar eşlik ederse görünüm biraz daha otantik bir hal alabilir ama çok şık duracağı da kesin. Küvetin etrafnı taş kaplamak iyi bir fikir olabilir.





Peki sizden dağ evi görüntüleri var mı? Hadi bana atın paylaşayım...

Hepinize sevgiler ve iyi haftalar...

9 Ocak 2015 Cuma

Kütüphanemizden #7 - Handan / Ayşe Kulin

Doğumdan önce okuyabildiğim kadar fazla kitap okumaya çalışıyorum malum, 2 ay sonra pek de öyle keyif yapmaya vaktim olmayacak ufaklıktan ötürü :) Bu ara en sevdiğim yazarlardan Ayşe Kulin' in yeni romanı "Handan" ın çıktığını da görünce epey sevinip hemen aldım. Hatta kitap fuarından almayı beklemiştim ki denk getirebilirsem kendisinden imzalı alayım diye ama beden yönetimim kısa bir süre için benden bağımsız hareket ettiğinden minik kız buna pek izin vermedi, "yoruldum ben" bayrağını çekti :) o kalabalıkta Ayşe Kulin' i bekleyemedik ne yazık ki.

"Gizli Anların Yolcusu" serisinden tanıdığımız fettan kadın Handan, Halide Edip Adıvar' ın ünlü romanı ve karakteri "Handan" ile ilginç bir şekilde harmanlanmış. Değerli yazara harika bir şekilde şapka çıkaran bu romanda, serinin ilk kitabında aslında biraz antipatik de bulduğumuz "ara bozan kadın" karakterini bize tüm içtenliğiyle açıyor. Hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığını, herkesin içinde ne hikayeler barındırdığını düşünüp o karakterle de empati kurmamızı sağlıyor.



Konusu elbetteki bu göndermeden ibaret değil. "Handan" ın tüm yaşadıkları eşzamanlı olarak Gezi olayları zamanına denk getirilmiş. Tarihe o günlere ışık tutan bir belge daha kazandırmış olması açısından tabii ki sevindirici. Üstelik Ayşe Kulin' in sürükleyici üslubuyla birleşince kitap bir solukta okunup bitiyor. 

Buraya kadar itirazım yok. Ancak kitabı bitirdiğimde bir eksiklik hissettim. Her zamanki Ayşe Kulin dokunuşundan birkaç nota noksan kalmış gibiydi. Gezi olaylarını aslında oradaki otelde konaklayan biri olarak capcanlı yansıtmış ama Handan' ın özellikle yeğeniyle olan diyaloglarında çok fazla "öğreticilik" vardı. Ders verme telaşıyla yazılmış bir gençlik romanı tadı veriyordu yer yer. 

Sanırım serinin dörtlenen romanıyla beraber "Gizli Anların Yolcusu" serüveni sona erdi. (Diğer kahraman Eda' nın yaşadıklarına da empati nitelikli bir bakış atmazsak eğer) Böyle olursa sevinmem desem yalan olur çünkü Ayşe Kulin' in muhteşem romancılığıyla kaleme aldığı biyografilerini özlediğimi fark ettim.

Yine de "Handan" serinin önceki romanlarını okumasanız bile tarihi bir belge açısından okunulası bir roman. Şu soğuk kış günlerine bir koca bardak çay veya kahvenin yanına kar manzarasının karşısında iyi gider ;)

8 Ocak 2015 Perşembe

Muhteşem Oteller #10 - Ice Hotel

Bu kadar kar muhabbetinin içindeyken çorbaya bir tutam tuz da ben eklemesem olmazdı elbette. Epeydir bu denli soğuklar görmemiş olan İstanbul karla, buzla, donla mücadele ederken sizi biraz daha donduracak bir yere götürüyorum bu ay. İstikamet bir parça kuzey: İsveç Jukkasjarvi Ice Hotel.



Sizi buzdan bir krallığın orta yerine bırakıyorum. Kendinizi buzlar kraliçesi gibi hissedesiniz diye... Kurallar sizin, keyif sizin, bu sıradışı deneyim için hadi takılın peşime.




Bu yıl 25. yılı Ice Hotel' in veya şöyle mi demeliyim: 25. kuruluş yılı değil, 25. kez kuruluşu. Restaurantından resepsiyonuna, yatağından bardaklarına kadar burada görüp kullanabileceğiniz her şey buzdan yapılma. 




Her yıl nisan-mayıs aylarında çözülüp eriyen ve suları Torne nehrine karışan bu otel, yine her yıl kasım-aralık aylarında ilkbaharda Torne nehrinden stoklanan kar ve buz kütleleriyle baştan inşa ediliyor. Sürekli değişen çoğu sanatçı ve heykeltıraştan oluşan 100 kişilik bir ekiple sürprizler dolu yeni bir otel, 25. kez. Bu da yapım aşamasına ait ufak bir video



Aslına bakarsanız tam bir designer oteli Ice Hotel. Tasarım ve sanat konuşmuyor adeta şiir gibi dökülüyor karşınızda.


Bu da hayatınızda görüp görebileceğiniz en etkileyici otel lobisini, yatak odasını ve hatta kilisesini seriyor önünüze. Evet kilise. Bu otelde kilise de es geçilmiyor hem de yine en buzlusundan. Kilise niye mi var? Burada her yıl hatırı sayılır çift nikah kıyıyor.




"Mümkün değillll! Donarım ben" diyenleriniz olacaktır. Aslında otelin iç ısısı +4'C. Donmuyorsunuz ama tabii ki üşümek kaçınılmaz! Gece hayvan postlarına sarılıp buzdan bir yatakta uyumak ise bu dünyada yaşanabilecek en sıradışı deneyimlerden biri. Böyle bir soğukta kesinlikle uyuyamayacaklar için sıcak oda seçeneği de mevcut ama böyle bir otele gidip de standart bir otel odasında kalmak pek de akla yatkın değil.





Burada sıkılmaya da fırsat yok. Sevimli geyiklerin veya güzeller güzeli huskylerin çektiği kızaklarda doğanın tadını çıkarabilir veya dünyanın yine sayısız lütuflarından biri kuzey ışıkları olan aurora borealisin yansımalarına tanıklık edebilirsiniz.




Özel tulumlarla yapılan kutuplarda yüzme aktivitesini çok çok merak etsem dibi bu kadar kara sularda yüzmek benim için biraz fazla maceraperest bir hareket olur. Her an altınızdan sevimli bir fokun dürtmeyeceğini ya da devasa bir kutup ayısının sizi omuzlarına almayacağını bence hiçbir rehber garanti edemez :)


Bu yılki rotamda olmasa da Ice Hotel' de en azından bir gece konaklamak (fazlası benim gibi üşümeye yatkın bir bünye için zararlı olabilir) hayat planlarım arasında kesinlikle var. Ne dersiniz, bu kadar iddialı bir mekanda bulunmaya siz cesaret edebilir misiniz?

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...