röportaj etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
röportaj etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

21 Ağustos 2015 Cuma

Veritabelleza ile Begonvil Sofrası - Röportaj #12

Misafir ağırlamak, yemek daveti vermek, o yemeğe hazırlanmak bunlar birbirinden güzel ve keyifli aşamalar. Her gelen misafir bereketi ve hoş sohbetiyle geldi mi hayattan tat almak için daha neye ihtiyaç duyar ki insan? 

Ya bir de misafir gözünden bakarsak? O yemeğe gittiğiniz ev sonsuz bir özveri ve cömertlikle sergilerse kalbinde barındırdıklarını, insan can atmaz mı o eve varmaya? İşte ben de böyle bir eve misafir oldum geçtiğimiz hafta. Instagram' ın bana kattığı güzel insanlardan biri oldu evinin kapısını ve bereketli sofrasını bana açan Veritabellezza. Deseniz ki sofra adına kim vardır ilham alınabilecek, zevkle takip edilebilecek, ilk isimdir kendisi size söyleyebileceğim.



Uzun zamandır davet sofrası kuramadığımdan sizleri mahrum bırakmamak adına bu işe ruh katmış birine yer vermek istedim ve Veritabellezza ile harika bir çekim ve söyleşi gerçekleştirdik. Sözü daha fazla uzatmayayım, haydi sofraya...



40 yılın hatrına önce kahvelerimizi yudumladık. Altın sarısı suplaya siyah dokunuşlarla derinlik katmış. Enfes ev yapımı erik kompostosu da kahvemize eşlik edip fincandan sarkan siyah püskülle beraber tablomuzu tamamlamış oldu. Şimdi geçelim sofraya ve biraz muhabbete...





Decoridea: Evet kimdir Veritabellezza, tanıyabilir miyiz sizi?
Veritabellezza: Ben Arzu Tanış Yılmaz. İstanbul doğumlu, evli ve  Ares adında bir erkek çocuk annesiyim. Mimarım. Ares' ten fırsat buldukça yağlıboya ve suluboya resim yapıyorum. Fotoğraf çekmeyi ve yeni yerler keşfetmeyi seviyorum. Akademiden mezun olduktan sonra mesleğimin gerektirdiği sektörlerde yaklaşık 10 yıl kadar şantiye anılarıyla dolu bir iş hayatım oldu. Bu tempolu çalışmaya oğlum dünyaya gelene kadar bilfiil devam ettim. Sonrasında doğum arası ile Ares' ten sonraki hayatım başladı. 



(Bu minik magnet bebekler de zarif notuyla günün hediyesiydi)

D: Sofraya ilgi nereden? Hikayesi var mı?
V: Tamamen kendi ilgi ve zevkimin sonucu. Sofra hazırlarken hikayeyi ben yaratıyorum, kısaca eğleniyorum, her şey renk uyumu ve bir düzen içinde, karmaşanın içinde bile bir düzen olmalı benim için.

D: Sunum için nelerden ilham alıyorsunuz? 
V: Davetin türü en önemlisi. Çay partisi mi, kahvaltı mı, akşam yemeği mi? Tabii ki gelen kişiler de konseptime yön verebiliyor. Kimlerin geldiği çok önemli. Son olarak da mevsimler önemli. Yazsa rengarenk cıvıl cıvıl sofralar, denizi çağrıştıran maviler beyazlar, kışsa kahveler turuncular gibi...



D: Bir sofranın olmazsa olmazı nelerdir?
V: Kumaş peçete, supla ve ütü izi olmayan masa örtüsü.



Çatal bıçak yastıkları şık bir sofranın en kibar aksesuarlarındandır bana göre. Sevgili Veritabellezza da kullanmış, üstelik aynı figür şekerlikle de güzel bir uyum yakalamış)


D: Kurduğunuz sofra bir yüzyıl olsa hangi dönemi seçerdiniz? Sizi en çok ne yansıtırdı?
V: Viktorya dönemi olurdu sanırım. O dönemin ipek kumaşları, zarif dantelleri, gümüş aksesuarları, etkileyici şamdanları, ihtişamı ve bir o kadar da romantikliği...





D: Gümüş servis setleri
    Porselenler
    Masa tekstilleri
    Bunları kullandığınız bir sofrada her biri size neyi çağrıştırıyor?
V: Masa düzenine geniş açıdan baktığımızda onu davetkar ve zarif bir bayan olarak hayal ettim. Gümüş servis setleri takısını, masa tekstilleri ise dantel detaylı ve bir o kadar da zarif, uçuş uçuş kıyafeti olduğunu...


(Belirtmeden geçmeyeyim günün en tarz ve aksesuarlarından biri de Koleksiyon' a ait bu çay takımıydı.)


D: Sofra dekorasyonunu pek beceremeyenler için vereceğiniz püf noktaları neler?
V: Bir sofra kuruluyorsa önce renk ve tarz belirlensin. Sonra da buna uyumlu objeler seçilsin yani konsept belirlemek şart. Zaten sonrasında o sizi yönlendirir. Diyelim ki bir bahar sofrası hazırlıyoruz, renklerimiz belli, ana renk yeşil olmak üzere desenli bir örtü seçtik, üzerine mutlaka sade bir tabak seçmeliler ki arka fon öne çıksın. Baş konuk desen burada. Ya da beyaz örtü olduğunu düşünelim, tabak da beyaz ise mutlaka onları patlatacak, öne çıkaracak farklı renk bir supla olmalı. Suple benim sofralarımda olmazsa olmazım, en büyük tamamlayıcımdır. Servis için tabaklar toplandığında, konukların önünde boşluk hoş olmuyor ve masa düzeninde önemli bir rol oynuyor. 




D: Peki son olarak Bodrum-Begonvil temalı bu yaz sofrasında hangi markalardan ürünler kullandınız paylaşabilir misiniz?
V: Orta aksesuarı şemsiye Yargıcı' dan, kısır kaseleri Paşabahçe, çay bardakları Koleksiyon' un, peçete halkaları Zara Home, mavili bardaklar Porland, beyaz tabaklar Lucky Art, mavi tabaklar ve suplalar ise hediye gelmişti.




D: Bu keyifli sohbet için çok teşekkür ediyorum, ayrıca birbirinden lezzetli ikramlar için de ellerinize sağlık.
V: Ben teşekkür ediyorum bu güzel ve keyifli sohbet için, evime geldiğiniz için.




25 Mayıs 2015 Pazartesi

Decoridea Dekoblogosfer' de

Merhaba,

Sevgili blogger arkadaşım Dekoblog' un yazarı Gülşah çok güzel bir oluşum başlattı. Adı, Dekoblogosfer. Amacı, kendisi ve benim gibi tüm dekorasyon bloggerlarını bir araya toplamak, sizi bizlerden, bizi birbirimizden haberdar etmek. Ne kadar anlamlı bir proje. Günümüzde herkesin birbirini rakip/düşman/diğer taraf olarak gördüğü pek çok sektöre inat, o bizi bir araya toplama derdinde. Ben de aynı düşüncede olduğumdan kendisini sonsuz destekliyorum. İlk üyesi de ben oldum. İlk röportajı da bugün benle. Okumak için tıklayın. Aranızda biliyorum, pek çok dekorasyon yazarı da var. Hadi siz de katılın Dekoblogosfer' e, hep birlikte büyüyelim.



1 Mayıs 2015 Cuma

Mustafa Kepi ile By Kepi Röportaj #11

By Kepi dosyasına son dokunuşu firma sahibi Mustafa Kepi ile yaptığımız röportaj ile tamamlıyoruz. Birbirinden güzel tasarımlarına yer verdiğimiz bu markayı şimdi yakından tanımada sıra...

Decoridea: Mustafa Bey biraz marka özgeçmişinizden ve bu mesleğe nasıl adım attığınızdan bahseder misiniz?

Mustafa Kepi: 1971 doğumluyum ve meslekle tanıştığım andan itibaren çok sevdim. Koltuk iskeleti imalatıyla başladığım iş hayatımda, markamı yaratırken hedeflerimi belirlemiştim. By Kepi ile yapılmayanı yapmak, bütünsel tasarım çözümleri üretmek hedefim oldu. 2001 yılında şu anki fabrikamızı kurduk, bugün 16000 metrekare üretim alanına sahip haute couture mobilya üretiminde dünyada bir örneği yok. 


D: By Kepi' nin çizgisini tanımlar mısınız?

M.K: 2001 yılından beri faaliyet gösteren firmamız kaliteyi, konforu ve özel hissetmeyi tercih edenlerin markası haline geldi. Mükemmellik ilkesinden ödün vermediğimiz için hangi tarzı ele alırsak alalım yaşanılası mekanlar yarattık bugüne dek. Hayatın güzelliklerinden ilham alan ekibiyle müşteriye özel tasarımlar yapar ve üretir.


D: Sizi diğer markalardan ayıran yanlarınız nedir?

M.K: Bir projede bizim için önemli olan müşterinin ne istediği, beklentisidir. İçmimarlarımız çalışırken zevklere müdahale etmeden müşteriyi çok iyi tanımaya çalışarak ilerliyorlar. Müşterinin yaşam tarzı, beklentisi, rahatlık ve şıklık anlayışı gibi unsurlar belirlenip harmanlanıyor. Neticede herkesi memnun eden bir tablo çıkıyor. Ayrıca yarattığımız yaşam alanlarında halıdan aydınlatmaya, perdeye, aksesuara kadar her şeyi bir bütün olarak ele alıyoruz. Kısaca yaşam alanı oluşturuyoruz.


D: By Kepi başarısını neye borçlu?

M.K: Müşterilerimizin huzurla keyifle yaşayacağı alanlar yaratmak bizim en büyük arzumuz. Bunu yaparken de mekanları konsept olarak tasarlarız. Bütünsel tasarım çözümleri üretebilmek için projelendirme yapılır. Her şeyi bu titiz çalışmaya borçluyuz.


D: Şube sayınızı arttırmayı düşünüyor musunuz?

M.K: 2010 yılında başlattığımız mağazacılık atılımımızla İzmir' de 3, İstanbul' da 4, Bursa' da 1 showroomumuz bulunuyor. Bu yıl içinde Ankara' ya bir şube projemiz var. By Kepi Kids olarak Adana ve Antalya' da da mağazalarımız açıldı. Şubeleşmeye devam edeceğiz.



D: Yurtiçi fuarlarının olmazsa olmazlarındansınız. Yurtdışı fuarlara da katılmayı düşünüyor musunuz?

M.K: Rusya ve Dubai' de fuarlara katıldık. Önümüzdeki yıl da İtalya fuarında yer almayı hedefliyoruz. Fuarların dışında Suudi Arabistan, Yunanistan, Dubai, Fransa, Kuveyt, Mısır, Libya, İran ve Kıbrıs' a da mobilya ihraç ediyoruz.


D: İzmir' deki otel projenizden bahseder misiniz? Bu otel butik hizmet mi verecek yoksa oteller zinciri mi oluşacak?

M.K: İzmir' de yapılan ve temmuz ayında açılması planlanan otelimiz kent oteli olarak tasarlandı. Tüm dekorasyonu ve inşaatı By Kepi tarafından yapılmakta olan otelimizin her odası ayrı konseptte dizayn edildi. Havaalanına ve iş bölgelerine çok yakın olması büyük avantaj sağlarken, konukların da kendilerini rahat ve özel hissetmelerini sağlayacak bir otel BY KEPİ HOTEL. Toplantı ve konferans salonları, yüzme havuzu, fitness-spa merkezi, düğün ve event alanları ile yalnız şehir dışından gelen konuklarına değil, bölge halkına da hizmet vermeyi amaçlıyor. 


D: Bu keyifli röportaj için çok teşekkürler, başarılarınızın Türkiye' de ve dünyada artarak devam etmesini diliyoruz...

30 Ekim 2014 Perşembe

Düğün Dosyası: Chintemani Mücevher ile Röportaj #10

Bir düğün dosyası mücevherden söz edilmeden tamamlanmış sayılabilir mi? Hiç sanmıyorum. O ışıltılı dünya, pırıl pırıl taşlar, göz alıcı montürler ve hayalgücü sınırları neyse oralarda dolaşan estetik...

Bu sebeple geçen gün Instagram' dan duyurduğum mücevher söyleşisi için sizi çok özel bir yere götürüyorum. Nuruosmaniye' deki Chintemani Mücevher' e. Ortakları Aret Gültaşyan ve Aynur Güven ile tanıştırayım sizi...



Decoridea: Sizi tanıyabilir miyiz? Kaç yıldır bu işin içindesiniz? Takı eğitimi almış mıydınız?

Aynur Güven: Güzel sanatlar seramik bölümünden mezununum. Mezuniyetimden beri bir şekilde bu sektörün içindeydim. 10 yıldır da Aret bey ile de beraber çalışıyoruz. Firmanın hem ortağı hem tasarımcısıyım. 

Aret Gültaşyan: Yaklaşık 40 yıldır bu sektördeyim, bu benim baba mesleğim esasen, o yüzden ben işin alaylı kesimindenim. Kapalıçarşı zaten malum hayat üniversitesi olarak bilinir.



D: Neden Chintemani? 

Aynur Güven: Chintemani bir Osmanlı motifinin ismi, padişahları koruduğuna inanıldığı için kaftanlarda da sıkça kullanılmış. İlk çıkışımız "İstanbul" ve "3 İstanbul" Koleksiyonlarıyla olmuştu. İsim ve yine motiften esinlenmiş olduğum logomuz bu konseptle çok uyuştuğu için Chintemani isminde karar kıldık.



D: Tarzınızı nasıl tanımlarsınız?

Aynur Güven: Aslında şu an ilk olarak başladığımızdan biraz daha farklı bir çizgideyiz. Daha günlük, trendleri takip eden, modern kadının günün her saatinde taşıyabileceği farklı malzemeleri buluşturan bir tarzımız var.

D: Tasarımlarınızı ortaya çıkarırken nelerden ilham alıyorsunuz?

Aynur Güven: "İstanbul" ve "3 İstanbul" koleksiyonlarında her bir parça için tarihten esinlenilmişti, herbirinin ayrı hikayesi vardı. Şu an hazırladığım koleksiyonlarda çıkış noktası genellikle tek temalı. Trendler de tabi bu konuda önemli bir yol gösterici bizim için.

D: Koleksiyonlar bir temadan mı yola çıkıyor yoksa ayrı hikayeleri mi var?

Aynur Güven: Genellikle şu an bir temadan yola çıkıyoruz. Ancak İstanbul gibi çok profilli bir koleksiyonda hepsinin kendi öyküleri var elbette.



D: Diğer mücevher tasarımcılarından farkınız nedir?

Aret Gültaşyan: Bir kere herkes kendini tasarımcı ilan etmiş durumda! :) Gerçekten farklı bir şeyler yapabiliyor olmak önemli. Örneğin, Aynur Hanım akla gelmeyecek malzemelerden takılar üretip taşlarla onları buluşturur.

Aynur Güven: Kendimi ve tasarımlarımı objektif olarak anlatabilmek her zaman zor gelmiştir bana. Böyle bir soruyu dışarıdan biri yanıtlasa daha doğru bir cevap alınır belki. Ama bir yandan trendleri takip ederken bir yandan da zamansız mücevherler tasarlayabilmek önemli diye düşünüyorum. Düşünülmemiş olanı düşünüp uygulamak, ilk olabilmek, farklı malzemeleri en doğru şekilde bir araya getirebilmek çok önemli. Bunları yapabildiğime inanıyorum, belki de farkım budur.

Aret Gültaşyan: O yüzden diyorum ya herkes "tasarımcıyım" diyor ama o tasarımcıların çoğu gelip Aynur Hanım' a fikir danışır. 



D: Kişiye özel tasarımlar da yapıyorsunuz bildiğim kadarıyla?

Aynur Güven: Evet, müşterinin talebi ve beklentileri doğrultusunda eskiz çalışmaları yapıyoruz. Beğeni durumuna göre tekrardan eskizler şekilleniyor ve nihai halini alıyor.

D: Gelin adayları düğün takısı seçerken nelere dikkat etmeli? Gelinlikle uyum mu önemli her zaman kullanılabilecek bir model mi olmalı?


Örneğin bu iki model kişiye özel çalışmalarımızdandı.


Aret Gültaşyan: Bence her zaman kullanabileceği bir şey olmalı ve kişinin genel tarzıyla da uyumlu olmalı. Ama kimileri elbette daha nadide parçalar isteyebiliyor.

Aynur Güven: Mücevher de giysi gibi kullanıcının kişiliğinin bir parçası, bu nedenle uyumlu olması gerektiğini düşünüyorum. Ancak düğün sonrası tamamen kenara konup unutulan bir parça da olmamalı.

D: Bu yılın trendleri neler?

Aynur Güven: Barok tarz ön planda şu anda ve çok renkli. Arabesk parçalara ve mitolojiden esinlenen öğelere rastlıyoruz ayı zamanda. Tarihsel imgelemler çokça yer alıyor mühürler, madalyonlar, bayraklar, haçlar. Çok iri küpeler ve bilekliklerle de sonuna kadar gösteriş vurgulanıyor. Art-deco aslında hep vardı ama daha da parlamaya başladı renkli taşlarla beraber.

Aret Gültaşyan: Farklı materyallerin taşla birleşimi var. Altınlar renkten renge giriyor. Beyaz ve rose goldun yanında mor kaplama bile mevcut, metallerin renklendirilmesi ön planda.




D: Rose gold hakimiyetini sürdürecek mi?

Aynur Güven: Altının yanı sıra deriler, çelikler ve daha birçok malzeme modellere eşlik ediyorken rose goldun da hakimiyetinin sürdürmemesi için hiçbir sebep yok bence.

D: Üzerinde çalıştığınız yeni bir koleksiyon var mı? İpuçları alabilir miyiz?

Aret Gültaşyan: Yeni koleksiyon üzerinde çalışmalarımız başladı. Daha gündelik, her zaman takılabilecek ama aynı zamanda mücevheri günlük kullanımda daha da yaygınlaştıracak parçalardan oluşacak. 

D: Son olarak eklemek istediğiniz?

Aret Gültaşyan: Düğün hazırlığı yapan herkese kolaylıklar dileriz, biz her zaman buradayız, gelinlere seve seve yardımcı oluruz tercihlerinde.

D: Bu keyifli söyleşi için çok teşekkürler...

Chintemani Mücevher iletişim için 0212 519 05 15 nolu telefondan veya aretgultasyan@chintemani.com ve aynurguven@chintemani.com mail adreslerinden ulaşabilirsiniz.  Ayrıca Instagram hesaplarını takip etmek için buraya tıklayabilirsiniz. 
Adres: Şerefefendi sokak Altun Center No:24 Kat:2/3 Nuruosmaniye - Fatih / İsanbul

Şimdi biraz Chintemani modelleriyle baş başa bırakıyorum sizleri...









4 Ağustos 2014 Pazartesi

Düğün Dosyası: Mori Events ile Röportaj #9

Onların adını duymayan kaldı mı bilmiyorum ama yaptıkları işler bu 5 başarılı Mori kızını çoook ilerilere taşıdı. Doğumgünleri, babyshower, bekarlığa veda organizasyonlarıyla çıktıkları bu yolda artık birbirinden şahane düğünlere de imza atıyorlar. Nişantaşı' ndaki şık ve cool ama aynı zamanda da sizi saran bir sıcaklığa sahip ofislerinde ziyaret ettim Mori Events' i. Yazı içinde bu ferah ofisten dekorasyon detaylarını da bulacaksınız. Lafı fazla uzatmadan sizi tanıştırayım: İşte Hande, Sena, Hüma, Şeyma ve Gamze...



Decoridea: Mori Events nasıl oluştu, isminizin anlamı nedir? 

Hande: Hepimiz zaten 20-25 yıllık arkadaşlarız ve her zaman kendimiz için yaptığımız işlerde hep çok özenir, detaylara önem verir ve titizlenirdik. Daha o zamanlar "organizasyon" ismi yokken biz bunu ortaya koyuyorduk. Yine kendimiz için yaptığımız bir işin ardından bir araya gelme fikri ortaya çıktı çünkü kendi adımıza bunun boşluğunu hissettik. İlk işimiz Gamze' nin bebeği içindi, bir baby shower yaptık, o ilk günün heyecanını hala hissederiz. İsim aşamasına geldiğimizde yine ortak noktamızdan yola çıktık. Hepimiz göçmeniz, bizde küçük çocuklar "mori kız, mori çocuk" diye çağırılır, neden olmasın dedik, isim annemiz Şeyma' dır, hepimiz hemen benimsedik.

Şeyma: Biz çocukluğumuzda oyun oynarken bile tam bir event ortaya koyardık, kostümlü senaryolu.



D: Öncesinde neler yapıyordunuz? Aldığınız eğitimler ne yöndeydi?

Hande: Ben marka yöneticisi, pazarlama müdürüydüm. Evlendikten sonra kariyerime arkadaşlarımla devam etmeye karar verdim. 

Gamze: Ben Yeditepe Üniversitesi Kamu Yönetimi mezunuyum, sonrasında sigortacılığa yöneldim, Yapı Kredi sigortada staj yaptıktan sonra kendi sigorta şirketimize geçtim. Akabinde hamilelik ve doğum izni sonrası Mori oluştu.

Sena: İnternet gazeteciliği okudum. Çok uzun bir çalışma hayatım yok zaten ben iş ararken Mori' ye dahil oldum.

Şeyma: Görsel iletişim tasarım mezunuyum. Saatchi & Saatchi' de junior art director olarak başladım. Doğan Yanıcı' nın ajansında sanat yönetmenliği yaptım. Evlendikten sonra yurtdışına gidip geldim birkaç yerde çalıştım ama içime sinmedi ve Mori süreci başladı.

Hüma: Ben şehir planlamacısıydım, 6 yıl bir proje firmasında çalıştım, işin alaylı kesimindenim. Evlendikten sonra benim de ara verdiğim dönemde ortak paydamızda buluştuk.

D: Bu bütünlüğü yakalayıp yeni bir iş ortaya çıkarırken görev dağılımınızı nasıl yapıyorsunuz?

Hande: Buradaki tüm parçalar hayatın direği, bir şeye odaklanırsanız zaman zaman sığ kalabilirsiniz. O yüzden Mori her açıyı farklı bir gözle ele alıyor ve neticede hepimiz bir puzzle tamamlar gibi elimizdeki işi tamamlıyoruz. Müşteri bize geldiğinde her zaman beşimiz toplantıya giremesek bile toplantı sonucunda bir fikir ortaya çıkıyor ve hemen onu şekillendirmeye başlıyoruz hem aklımızda hem gerçekten çizime dökerek. Sonrasında da atölye çalışması başlıyor.



D: Beyin takımı 5 Mori kızı. Peki arkanızda kaç kişilik bir ekip var?

Hande: Satınalmaları yaptığımız tedarikçilerimiz var, ofisimizde 2 arkadaşımız daha var biri tasarım olarak diğeri tüm ekibe yardımcı olan. Ama son 6 aya kadar her şeye beşimiz yetişiyorduk.

D: Piyasada bu kadar organizasyon firması varken insanlar neden Mori Events' i seçiyor?

Hüma: Sanırım insanlara biraz daha farklı geldik, aynı zamanda genç bir grup olmamız da onların kafa yapısına yakın olmamızı sağlıyor.

Şeyma: Bu sektörde büyük firmalarla çalışmaya başlıyoruz yavaş yavaş ve toplantılara girdiğimizde genel orta yaşsa biz daha genç kaldığımız için bu farklılığı yansıtabiliyoruz. Taze kan her zaman iyidir. Şu an her köşe başında satılıyor belki ama biz 1,5 yıl önce kavanoz pastayla çıktığımızda bu o zaman için bir yenilikti. Bunu görenler demek ki bunu böyle farklı ortaya koyanlar farklı işler de yapabilirler diye düşündüler sanırım.

Hande: Gelen çoğu mail de " siz hep farklı şeyler yapıyorsunuz, ben de farklı bir organizasyon istiyorum" şeklinde oluyor. 

Gamze: Ya da var olan bir şeyi nasıl farklılaştırabiliriz ona yöneliyoruz. En güzel örneği de Buse Terim' e yaptığımız nişan tepsisiydi. Bundan sadece 6 ay kadar önce yüzük yükseltisi diye bir şey çıkardık, aslında endüstriyel bir tasarım, şimdi aldı yürüdü, artık biz yapmıyoruz.

Şeyma: Tükenen ve tüketilen bir sektör o yüzden her zaman birkaç adım önde olmaya çalışıyoruz. Yurtiçi ve yurtdışı fuarları takip ederek kendimize yatırım yapıyoruz, buralardan besleniyoruz.



D: Size belirli bir konsept veya taleple gelinmediğinde ilhamınızı nelerden alıyorsunuz?

Şeyma: İzlediğimiz bir filmdeki bir sahne bile toplantı sırasında bir anda gündeme oturabiliyor, bunu buraya uygulayabiliriz diye düşünüyoruz. Okuduğumuz bir yazı, kitap, gazete manşeti herhangi bir renkten bile ilham alabiliyoruz.

Hüma: Beşimiz yemeğe çıktığımızda bile dünyaya bakışımız, algımız çok farklı işliyor.

D: Organizasyonlarda size ne kadar zaman önce gelmeliler? Baby shower, doğumgünü veya düğün?

Sena: Fikir üreten bir takım olduğumuz için yaratıcılığın artabilmesi için biraz zamana ihtiyacımız oluyor. Önceden çalıştığımız bir şeyse 2 hafta gibi bir süreçte hazırlanabiliyoruz. Fakat bir doğum günü için 1 ay istiyoruz. Ama düğün söz konusu olduğunda olay tamamen değişiyor. Konsept çalışıldığı için daha uzun bir süreye ihtiyacımız oluyor.



D: Organizasyonlarda partilerde olmazsa olmazınız neler?

Hande: Kıstasımız yok aslında, maskesiz, çerçevesiz olmaz gibi bir durum yok. 

Hüma: Bir şeyleri kabataslak yapmaktan hiç hoşlanmadığımız için her şeyin detayına inerek çalışıyoruz.

Şeyma: Olmazsa olmazımız aslında her şeyin kendi içinde bir mantığının olması, buraya bir obje koyuyorsak o mutlaka bütünün bir parçasıdır, bir şeyleri tamamlıyordur. İnsanların dokunmaya kıyamadığı değil, hemen dahil olup dokunacağı, tadacağı, koklayacağı masalar ortaya koymaya çalışıyoruz.


Ofisin atölye bölümü

D: Bugüne kadar sizi en zorlayan ve en farklı hissettiren işler neler oldu?

Hande: Fatih Terim' in 60. yaş kutlaması. Öyle önemli birinin o çok özel gününü organize etmek bambaşkaydı. Sonrasında da çok büyük işler yaptık ama onun yeri ayrıdır.

Şeyma: Zordan kasıt fiziki değil aslında, tam tersi bizi kamçılayan daha güzel ne olabilir diye bizi düşünmeye, unutulmaza sevk eden bir yapısı vardı. Her gelenin ayrılmak istemediği bir alan yarattık soğuk bir otel odasından.


Bu kadar ilham veren renk ve görselle muhteşem işler çıkmaması tesadüf değil                                                    sanki ;)

D: Terim ailesinden laf açılmışken Terim Events ile bir araya gelme hikayeniz nasıl oldu?

Hande: İlk Buse Terim' e kavanoz pasta gitmişti geçtiğimiz yıl nisan ayında. Sonrasında Fulya hanımın evine Buse Terim' in arkadaşları gelecekti. Bir araya geldik nasıl bir hediye organizasyonu yapılabilir diye, tüm fikri bize bıraktılar. Kutular gitti ve biz Fulya Hanım' dan bizi çok heyecanlandıran bir telefon aldık. Çok beğendiğini detaylardan çok etkilendiğini belirtti bizi de çok duygulandırdı. Sonrasında Fatih hocanın doğumgünü derken devamı geldi. Aile olarak kariyerleriyle ilgili farklı bir yoldalar şimdi ama bizimle de kimyaları çok uyuştuğu için yaptığı işlerde bizi çözüm ortağı olarak görüyorlar.

D: Siz de artık düğün yaptığınıza göre birbirinin aynı olmaya başlayan bu organizasyon furyasında yol nereye gidecek? Ne gibi yenilikler göreceğiz?

Hüma: Şu an bir vintage furyası var düğünlerde.

Şeyma: Bundan sonrasında her şey daha "eğlence" temalı olacak bana göre. Gelenler bir sahne şovu izliyormuş hissine kapılacak. Dünyada da buna doğru bir yönelim var.

Gamze: Hem teknolojik eğlence hem de insanların içinde bulunduğu eğlence.


Ofisteki birbirinden güzel fotoğraflar Şeyma' nın objektifinden...


D: Gelin ve damat unutulmaz bir düğün yaşamak için sizce ne yapmalı?

Hande: Kendileri gibi olsunlar ve ne istediklerini bilsinler, illa trendlere bağlı kalıp birkaç yıl sonra hoşlanmayacakları seçimler yapmasınlar, "bak hala ne kadar hoş" dedirtsinler.

Hüma: Kendi hayallerini de iyi anlatmalılar ki herkes o hayalin içine dahil olabilsin.

D: Takipçilerime önerebileceğiniz evde kendileri bir parti/davet verirken dikkat edilmesi gereken noktalar neler?

Hande: Basit tutsunlar. Az çoktur fikri her zaman en iyidir. Belki bizim de hazırladığımız masalarda çok detay var ama mesaj net. Her noktada illa bir şey kullanılacak diye bir kural yok.

D: Son olarak vermek istediğiniz bir mesaj var mı organizasyonlar ve partilerle alakalı?

Hande: Hayal etmeyi bırakmasınlar bence. Hayal etmek her güzelliğin başlangıcı çünkü, ne düşündüysen ona varıyorsun. 



Bu keyifli röportaj ve içten misafirperverlikleri için Mori kızlarına çok teşekkür ediyorum ve sizleri onların yaptıkları birbirinden başarılı işlerle baş başa bırakıyorum.











Daha fazla detay için Mori Events Instagram hesabını veya web sitelerini inceleyebilirsiniz.


Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...