30 Mayıs 2013 Perşembe

Akşam Saati Karın Acıkırsa

İşim gücüm dekorasyon olsa da boğa burcu olmanın hakkını vererek yemek yemek ve yapmak da bende çok önemli bir yere sahip. Haşa yemek bloggerı olacak kadar bir iddiam yok elbet :) ama çılgınlar gibi saatlerce yemek yapıp birbiri ardına tarifler çıkarabilirim ve hatta kendi kendime reçeteler yaratabilirim. Ta üniversite zamanlarımdan kalma alışkanlığım olan Portakal Ağacı ve yazarı Hatice çoğu zaman da kurtarıcım olmuştur. 

Canım sıkıldıkça internette yeni tarifler ve yemek blogları araştırırım. Yine böyle bir sırada keşfettiğim bir adresi tanıştırıyorum size: Cafe Fernando. 5 yıldır yayın hayatında olan, Times' ın hazırladığı dünyanın en iyi 50 yemek blogu listesine girmiş olan bu olağanüstü blogu ben nasıl olmuş da kaçırabilmişim kendime inanamadım. Dünden beri durmaksızın bu blogdayım. 

Yazarın tarzı da kendi yazılarımı anımsattı bana. Eşimin deyimiyle "dünya bir toz bulutuydu diye başlayan" ve bugünlere gelen uzun anlatımlar :) Ne yapalım kısası içime sinmiyor, hakkını vermek istiyorum. Ve neredeyse her cümlede önceki bir yazının linki var. Ondan ona, bir tariften diğerine sıçrıyorsunuz ve internet tarayıcınız bir anda onlarca sekmeyle doluyor. Benim gibi kaçırmış olanlar varsa bu dünya nimeti blogdan mutlaka haberdar olmalı diye sizinle de paylaşmak istedim. 

Yemek saatinin yaklaştığı şu dakikalarda hepinize keyifli okuma saatleri diliyorum zira 5 dakika göz atıp çıkabileceğiniz bir blog değil. Herhangi bir fotoğraf koyup kendisinin fotoğraflarına haksızlık etmek istemiyorum o yüzden
siteye buradan ulaşabilirsiniz.

29 Mayıs 2013 Çarşamba

Decoridea Bloglovin' de

Decoridea artık Bloglovin' de... Tüm kayıtlı blogların rahatça takip edilebildiği bir sistem olan Bloglovin' e mutlaka göz atmanızı tavsiye ederim. Beni de listenize eklemeyi unutmayınnnn ;)

http://www.bloglovin.com/

<a href="http://www.bloglovin.com/blog/7891059/?claim=yduynvcn2ja">Follow my blog with Bloglovin</a>

25 Mayıs 2013 Cumartesi

Porselenden Hayatlar - Geçmişe Özlem

Geçen günkü yoğun programım ve sürprizli İstanbul trafiği nedeniyle ertelemek durumunda kaldığım NG Kütahya Seramik - Porselen - Turizm A.Ş. Yönetim Kurulu Üyesi Sema Güral Sürmeli' nin Osmanlı görkemini porselenle buluşturduğu sergisini geç de olsa dün ziyaret edebildim. Kaçırsam çok aklımın kalacağını düşünüyordum ki gezdikten sonra bu fikrim doğrulandı.

Arnavutköy Nicol' de gerçekleşen bu sergide her biri el ile işlenmiş kaftanlar, armalar, nişanlar ve kılıçlar ile Osmanlı kültürüne ve yaşamına dokunan, tamamlanması 4 yıl süren toplam 2013 parça eser yer alıyor.   




Bu tarz vazolar deseni aynı olmasa bile mutlaka hep çift kullanılırmış.




Alamet ve nişan anlamındaki alm kökünden gelen alem yaratıcının varlığına dalalet eden ve onun bilinmesini sağlayan sembole denir. Ayrıca benim de çok beğendiğim bir aksesuardır. Türevlerini Kütahya Porselen ve benzeri mağazalarda bulabilirsiniz.




Türkan Şoray' a ithaf edilen ve kendisine de hediye edilen bu yemek takımı, kendisinin TRT' deki "Burası Osmanlı" adlı dizisinde giydiği bir kaftandan yola çıkılarak hazırlanmış. Bunun dışında da aşağıdaki fotoğrafta gördüğünüz yemek takımları bu sergiyle beraber Kütahya Porselen mağazalarında bulunabilecek. 




Osmanlı döneminde yöresel gelinler. Üst en soldaki 3 etek denilen giysiyi giymiş olan gelin Kütahya ve yöresine aitmiş. 




Yukarıda gördükleriniz saray gelinlerinin taç ve ayakkabı örneklemeleridir.

Dini İslam olan bir devletin saray yaşamında kullanılan dini objeler de mutlaka en kıymetlilerden en özenlilerdendi. Özellikle büyük porselen tespihi ve işçiliğini çok orijinal bulduğumu söylemeden geçemeyeceğim.


Kavuklar! Padişahın olmazsa olmazları, metrelerce bezin sarılarak oluşturulduğu bu parçalar açıldığında giyenin kefeni olabilecek boyutlarda olurmuş bu da padişahlar için "her an ölmeye hazırım" anlamını taşırmış. 





Atlar ve binicilik savaşların en önemli kriterlerinden olunca onlara verilen önem de artıyor elbette.

Ve son olarak porselen yapımına ait ufak bir sergileme alanı oluşturulmuştu. Aşağıda gördüğünüz malzemeler porselenin hammaddeleri; bunlar karıştırılarak çiğ çamur haline getiriliyor. Sonrasında rötuşlanıp pişirilip sertleştiriliyor.





Boyalı pişirim evresi de tamamlandıktan sonra sıra dekorlama ve yaldızlama işlemlerine geliyor. Son halini almadan önce gördüğünüz kahverengili aşama som altının fırına girmeden önceki hali. Gördüğünüz sarı rengi alması ise diğer bir pişirme evresinden sonra gerçekleşiyor ve son olarak da değerli taşlarla süsleniyor.






Sergi sonunda genel içerik hakkında bilgi veren öyle bir katalog verildi ki katalogdan ziyade her daim saklanabilecek tam bir referans kitabı. Ayrica Sema Güral Sürmeli' nin bu koleksiyona özel tasarladığı kaftan desenli 2 kişilik fincan takımı hediye edildi. Benim kadar kaftan seven biri için harika bir tesadüf oldu :) Bu zarif armağan için tekrardan Kütahya Porselen' e teşekkür ediyorum. Markaların bu tarz kültürel mirasımıza sahip çıkan sergilerini ve projelerini her zaman desteklememiz gerektiğine inanıyorum.

Not: Ne yazık ki bugün serginin son günü, kaçırmak istemeyenler doğru Arnavutköy' e...

Sevgiler.. 

23 Mayıs 2013 Perşembe

Tatlı Huzur' da Çiçek Atölyesi

Çevremdekilere "Tatlı Huzur" a gidiyorum dediğimde anladım ki bir ben bilmiyormuşum bu şirin mi şirin cafeyi. Anadolu yakasına eskisi kadar çok geçemememin dezavantajı diyelim. 

İstanbul dışındakiler ve benim gibi bilmeyenler için özetlemek gerekirse, meşhur parçanın "bir tatlı huzur almaya geldik, Kalamış' tan" sözlerini doğrulamak için yaratılmış bir mekan tam anlamıyla. "Tatlı Huzur" ile tanışmam 2-3 hafta kadar önce Instagram' da sizlerin de tanıdığı başarılı oyuncu sevgili Esra Akkaya' yı takip etmemle oldu. Kendisi bu güzel mekanın sahibi... Geçtiğimiz hafta duyurduğu Kızıltoprak' taki Lotus Çiçek' ten Ebru Güven hocamızın burada vereceği çiçek atölyesi ilanını görünce hemen katılmaya karar verdim. Artık siz de biliyorsunuz ki benim kadar çiçek seven birinin bu mis kokulu aktiviteyi kaçırması beklenemezdi. 

Dün bu sebeple tuttum Kalamış' ın yolunu. İstanbul trafiğinde bir yere ya çok geç ya çok erken vardığımız için risk almayıp sabah gideceğim bir sergiyi ertelemek durumunda kaldım ve cafeye daha erken vardım. İyi de oldu, hem mekanı görüntüleme imkanım oldu, hem de bir şeyler atıştırırken güzel seçilmiş müzikler eşliğinde kitabımı okuyabildim. 





Cafe tam da geçen gün yazısını yazmış olduğum provence tarzında dekore edilmişti. Eskitilmiş ahşaplar, ferforjeler, büyük çiçek desenli kumaşlar, cupcake ve mutfak gereçleri temalı aksesuarlar, beyaz ve kremin tonları ve şirin bir bahçe! Provence ya da country tarzı daha ne ister ki?

Esra Hanım karakterinin tüm sıcaklığını mekanına da yansıtmıştı. Çiçek atölyesinde bize kendisi de eşlik etti.









İşte bize kavuşmayı bekleyen çiçeklerimiz. Buradan tanıştırayım sizi. En ön ortadaki tüylü! grimsi yeşil bitki adaçayı ailesinden gelen "salva" ya da "çalva". Benim için günün favori bitkisidir. Alt resimde tüylerini görebilirsiniz. Dokunduğunuzda hafif nemli çiçek canlılığından çok kadife bir kumaşa dokunuyormuşsunuz hissi veren bir bitki. Aranjmanlara genelde tamamlayıcı olarak kullanılıyor, tabii her çiçekçide bulabilirseniz. Maalesef daha önce de bu konuda yakındığım gibi bu tarz özel çiçekler genelde ithal ediliyor ve her çiçekçide bulunmuyor. Sol tarafta hepimizin bildiği "Türk çiçekçilerinin gözbebeği! vazgeçilmezi!" diye tanımladığım gerberalar :) Yalnız bunun rengi o kadar tatlıydı ki her an gerberaları tekrardan sevebilirim :) Sağdaki pembeler biçme krizantem, en sağdakiler dekoratif baz amaçlı kullanılan ruskuslar, ve burada seçilmeyen ama bukette göreceğiniz açık yeşiller ise bir hüsnüyusuf türü olan (çiçeksizi) dianthus.   




Hemen faydalı bilgilere geçiyorum:

* Çiçek tanzimi ya elde baz yeşillikler eklenip buketi çevire çevire diğer çiçekleri ekleme yoluyla yapılır ya da direk vazonun içine yerleştirerek.

* Tanzimde önemli olan yeşilliğin boyunun çiçekleri geçmemesidir.

* Buketimizi hazırlamadan önce sapın uzun kısmını keserken önemli olan bıçakla verevine kesmek ki içindeki kanallar suyu daha geniş yüzeyden çeksin ve daha uzun süre canlı kalsın. Yalnız keserken kırıp bükmemeye dikkat ediyoruz ki kanallar kapanmasın. 

* Her gün uçlarından azıcık kesip suyunu değiştirmek canlı çiçeğinizin ömrünü uzatmanın en önemli yolu. Çiçeği dibinden çürüten su değil, fazlalığı alınmayan uçta oluşan bakterilermiş! 

* Şehir efsanesi sandığımız vazonun dibine bir damla çamaşır suyu veya aspirin eklemek az da olsa etkisi olan yöntemlermiş bu bakterileşmeyi geciktirmek için.  

* Buket hazır! Vazonun dibine kuru saplardan dekor yapabilir ya da bu sapları vazonun etrafında fiyonk şeklinde bağlayabilirsiniz. Bir diğer yöntem de aşağıda gördüğümüz gibi bir şeffaf naylonu alıp büzüştürerek vazonun dibine koyuyoruz (çiçek uçlarının su alışını engellemeyecek şekilde) Su ile doldurduğumuzda işte size buzlu cam efekti!



Bu da benim hazırladığım aranjman..



İçten ve samimi ev sahipliği için Esra Akkaya' ya, çiçeklerin sonsuz dünyasına bir yol gösterdiği için de Ebru Güven' e çok teşekkür ediyoruz... 


21 Mayıs 2013 Salı

Bahar Geldi Ama Bahçem Yok!

Bahar geldi ama bahcem yok..!
Siz de benim gibi her bahar geldiğinde bir sene sonraki bahar için bahçeli ev dileğiyle yanıp tutuşanlardan mısınız? Cevabınız evet ise aynı kaderi paylaşıyoruz, ama gelin kaderimize küsmeden kendi bahçemizi kendi balkonlarımızda yaratalım...
Öncelikle şunu belirtmeliyim ki çiçek bakmak hem sabır hem de sevgi işi. 6 ay sadece sap kalan 4 saksı orkidemizin coşarak açmasıyla birlikte bizim de evde çiçek sevgisi coştu. Ve sonunda gördük ki bu iş hakikaten sevgi de istiyor. Onlarla konuşmak, onlara dokunmak bu işin büyük bir parçası.
Bu sevgimizi gören ailelerimiz de bizlere gelişlerinde ellerinde birer saksı çiçekle evimizi şenlendirdiler sağolsunlar. Biz de bir tatil dönüşü Sapanca' dan "achmean" adında olduğunu duyduğumuz pembe bir saksı çiçeği aldık. Renkleri salonumuza ayri bir hava katti. 
Gelelim balkonumuza; limon ağacı isterken bulup aldığımız kumkuat ağacı bizi önce hüsrana uğrattı aslında. Aldıktan 2 hafta sonra tüm yapraklarını ve meyvelerini döktü ama dediğim gibi sabırla suladık, bekledik ve şimdi tekrardan yaprak verdiğini görmek bizi heyecanlandırıyor. Şimdi ise bir türlü renk beğenemediğim, genelde Avrupa' da komple blokların bir ahenk içinde sıraladığı balkon demirine asılan rengarenk petunyalarda gözüm. İnşallah mevsimi geçmeden bir renk beğenip balkondaki yerine asabilirim. 
Balkonunuz müsaitse yerleri çim halıyla kaplatıp bahçe efektini yükseltebilirsiniz ama bu yapay bir görüntüye de sebep olabilir; dengeyi iyi kurmakta fayda var.
Balkonunuzun büyüklüğüne göre bahçe mobilyaları tercih edebilirsiniz. Her bütçeye uygun teak, okaliptüs ağacı gibi çesitli ağaçlarda 2-4-6 ve daha fazla kişi için ideal mobilyalar mevcut. Eğer ağaç kullanmak istemiyorsaniz hem sıcaklık katmak hem de klasik metal renklerinden uzaklaşarak yeşille en güzel uyum sağlayan sıcak renk, enerjisi yüksek kırmızıyı tercih edebilrisiniz.
Ve son günlerde beni en çok etkileyen, dinlendiren çiçeği sizinle paylasmak istiyorum; mimoza... Aslında ağaç da olan bu bitkinin 4 en popüler türü var. Aslında bu bir akasya türü ama evde bakabileceğiniz saksı tipi de mevcut kumkuat gibi. Hemen her toprakta yetişir, sıcağa ve susuzluğa da dayanıklıdır ancak buna aldanılmamalı çünkü çok sıcakta veya susuzlukta çiçek açmaz ya da hemen döker. Yarın ilk işim Bahçeşehir botaniğe gidip saksi türü mimoza sormak olacak. 







Evim Güzel Evim #1 - Acıbadem

Ve nihayet ev çekimi postum hazır tastamam. Acıbadem' de misafir olduğumuz sevgili Sabahattin ve Saadet'çiğimizin ( Saadet-i Blog ) bu sıcak evi çok yakında yeni ferdini karşılamaya hazırlanıyor. Ama o gelene kadar annesi ve babası bu eve ne emekler dökmüş hep beraber inceleyelim.

Aylarca süren tadilat ve onarımlardan sonra baştan aşağı yenilenen bu çatı dubleksi eşyaya boğulmamış ama her alan çok güzel değerlendirilmiş.

Biraz dömi klasik biraz avangard tarzın birleştiği bu ev çoğunlukla krem ve kahve tonlarında dekore edilmiş. Çift başta iş yoğunluğu nedeniyle mimarla çalışmayı düşünmüşse de sonradan tamamen kendi zevkleri doğrultusunda hareket edebilmek adına kolları sıvamışlar...



Yatak odası mobilyaları ve avizesi Kervan' dan alınmış. Giyinme odası ayrı bir odayken yatak odasıyla birleştirilerek girişi değiştirilmiş. Ayakkabılı aydınlatma da uzun arayışlar sonucu Şişhane' de bulunmuş ve her ayakkabı delisi bayan gibi sadece ayakkabının şekli bile onlarca ayakkabı almış gibi bir keyif vermiş kendisine :) 




Banyo, mutfak, evin tüm kapıları ve üst kattaki kütüphane tasarımları için Best Design - Turgut Özdemir ile çalışılmış. Banyolarda Villeroy & Boch ve Vitra seçilmiş, banyo aksesuarlarında ise Vitra İstanbul serisi, Primanova ve Jua tercih edilmiş.



Mutfağın yemek bölümündeki guguklu saat yine evdeki nostaljik havaya katkı sağlaması amacıyla internetten sipariş edilmiş... 


Mutfaktaki yine Özartaş Avize' den alınan kuş ve bulut aydınlatmalar ortama son derece sevimlilik katmış.


Mutfak mobilyasında eski Amerikan tarzı mutfakları beğenen çift tüm dolap ve tezgah düzenlemeleri için yine Best Design firmasından Turgut Özdemir ile çalışmış.


Ev alındığında düz ve kısa basamaklardan oluşan merdiven ve mutfağı ayıran duvar yıkılarak koridorun da ışık alabilmesi için içten aydınlatmalı cam duvarla değiştirilmiş ve hole ferahlık kazandırılmış. Duvar önündeki çekmeceli dolap Kervan' dan, saat ise kuzen hediyesi. 


Cam bölme burada daha net görünüyor. Bu ferforje askılık ise geçen yılki mobilya fuarından alınmış. Fuarlarda ürün satışı olmadığı için epey dil dökülerek alınmış bir obje ev sahibimizin kardeşi tarafından.


Salonun bu cumba kısmında yer alan koltuklar Sabahattin' in ailesinden yadigar. Ne varsa eskilerde var diye boşuna demiyoruz :) Oymaların zerafetine dikkatinizi çekerim. Ceviz ağacından el oyması olan takım salonun diğer mobilyalarının rengine boyanmış, döşemelik kumaşı ise Persan' dan kadife damask ile değiştirilmiş. 


Salondaki krem chester koltuklar ve masa Vatan Mobilya' da özel olarak yaptırılmış. Çift kalabalık misafirleri de düşünerek yemek masasını 2,90 x 1,40
ebatlarında yaptırmış. Tüm salon aydınlatmaları Şişhane' deki Özartaş Avize' den İtalyan üfleme cam olarak seçilmiş. 





Kuğu cam aksesuarlar Swarovski' den. Tepsideki parfüm şişeleri yurtdışında farklı seyahatlerden anılar... Üzüm salkımı ise Herend' den bir arkadaş hediyesiymiş. 


Ev sahibemiz atları ve binicilik sporunu çok sevdiğinden onlarla ilgili aksesuarlara ayrı bir ilgisi var. Bu yüzden salondaki at tablosu babasından ev hediyesi gelmiş. Aşağıdaki at heykeli de yine diğer ferforje gibi geçen yılki mobilya fuarından kardeş hediyesi. 



Girişte yer alan ayna ve tırnak da yine Vatan Mobilya' dan. Geniş duvarları hareketlendirmenin en güzel yolu doğal taş döşeme veya duvar kağıdıdır. Holdeki bu uzun duvar da krem ve bejin yumuşak tonlarındaki taşlarla kaplanmış. 


Gelelim üst kata. Merdivenin sağında kalan bu bölüm kütüphane olarak ihtiyaca yönelik olarak tasarlanmış Best Design' ın katkılarıyla. 



Çatı katının çok fonksiyonel değerlendirildiği bir ev burası. Rahat koltuklarda televizyon izleyebilmek için fasulye şekil bir grup seçilmiş Vatan Mobilya' dan. Pufla geniş koltuğun düz hatlarını kırmak içinse bu yılın en trend desenli kumaşlarından kaplanmış. Sallanan sandalye yine evde nostaljik unsurları seven çiftin Kervan' dan tercihi olmuş, hemen üstündeki geyik başı ise Amerika' dan alınmış. 



Üst katta terasa çıkmadanki bölüm bir kitchenette olarak değerlendirilmiş ve beyaz eşyalar yine nostaljik seçim ciciler cicisi Smeg' den :) Çekim günü aynı zamanda geniş çaplı bir çay partisi olduğundan ( Bebeğimi Beklerken Kız Kıza Çay Partisi ) bu kısım servis için rahatlıkla kullanılabildi. 



Bahçe mobilyaları Tepe Home' dan alınmış, müzik kutusu ise eşinden Saadet' e yılbaşı hediyesi.


Gusto sahibi çiftimize emeklerinden dolayı ellerine sağlık diyor ve güzel evlerinde huzur, sağlık, mutlulukla oturmalarını diliyorum. 

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...