kültür-sanat etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
kültür-sanat etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

30 Kasım 2015 Pazartesi

Kütüphanemizden #9 - Bidigago ile Yaratıcı Zeka

Eski yoğunlukta kitap okuma fırsatım olmasa da bittikçe hemen sizinle paylaşmak istiyorum, bu ay bir istisna ile. "Kütüphanemizden" yazıları benim okuduklarımdan oluşuyor normalde ama önceki hafta Happy Nest Çocuk Kitabevi' nde katıldığım bir seminer neticesinde sizinle paylaşmaya karar verdim. 



Bidigago - Bir Dünya Fikir aslında bir çocuk romanı. Her ne kadar çocuk romanı desem de bildiğiniz roman kavramından ayrı bir köşeyi koyun onu. Çünkü daha okumaya başlamadan sayfaları şöyle bir karıştırmaya başladığınız an bambaşka bir dünya ile karşı karşıya olduğunuzu anlıyorsunuz. Okurken çocukları yaratıcı düşünmeye yönlendiren oyunlar yer alıyor. 



Yazarı sevgili Eda Albayrak diyor ki; "muhteşem bir zeka ile doğuyoruz ancak zaman içinde bize öğretilen/dayatılan 'bu öyle olmaz, şu şöyle olmalı' gibi yargılarla beynimizi ve düşünme kapasitemizi daraltıyoruz. Zaten kendimizi ne kadar kısıtladığımızı orada oynadığımız şekillerden T harfi yapma gibi oyunlarla fark ettik. Aslında çok basit bir formülü, sadece o şekli 45 derece çevirerek elde edebilecekken, sonucun aklımıza gelmeyişi bile bir hayli düşündürücüydü. 

Esasen bu tarz oyunları oynadıkça beyninizin jimnastik yaptığını hissediyorsunuz. Zorladıkça, üzerine kafa yordukça devamı geliyor. 2-3 çizgiden oluşan şekli tamamlayarak 5 dakikada yeni nesneler çizme oyunu beni en keyiflendirenlerdendi. 


Oyunları biz yetişkinler olarak oynadık, son derece de eğlendik ancak bu oyunların çocuklar tarafından oynanması onların iç dünyaları hakkında da ebeveynler için bir kılavuz görevi görüyor. Derin' in okumasına daha çok var o yüzden o kadar uzun süre beklemeyi düşünmüyorum ve ilk fırsatta kitabı da okuyacağım. ABM Yayınları' ndan çıkan bu romanı seçkin kitapçılarda ve Happy Nest' te bulabilirsiniz. Ayrıca www.happyshop.com.tr adresinden de ulaşabilirsiniz.

22 Kasım 2015 Pazar

Arp ve Flütle Gelen Mutluluk

İyi haftalar herkese! Pazartesi sendromuna ilaç gibi gelecek bir post hazırladım bugüne... Geçtiğimiz hafta İstanbul Kültür Üniversitesi' nde harika olacağını tahmin ettiğim bir konsere bilet almıştım. Arp ve yan flüt bir araya gelip de nasıl kötü bir konser olabilirdi ki zaten?


Arpist Çağatay Akyol ülkemizin ilk erkek arpistlerinden. Kendisini ve flüt sanatçısı Bülent Evcil' i daha önceden tanımıyordum. Ancak bize hazırladıkları baroktan tangoya uzanan, ülkeden ülkeye yolculuk yaptıran repertuarlarından sonra kendilerini yakından takip etme kararı aldım. Arp ve flüt gibi dinlediğim anda beni ruhani bir yerlere taşıyan böyle konserler benim için belki birçok konserden daha değerli, daha eşsiz.


Sizlere de bu iki değerli sanatçıyı takip etmenizi öneririm. Konserden dayanamayıp çektiğim bu kısa bölüm bis sonrası yer verilen Türkçe parçalardan biriydi ve kesinlikle hayatımda dinlediğim en güzel "Üsküdar' a Gider İken" versiyonuydu. Şimdi sizi bu alıntıyla baş başa bırakıyor ve güzel bir hafta geçirmenizi diliyorum...



9 Kasım 2015 Pazartesi

Beyoğlu Antika Festivali

Merhaba herkese... Bolca güzel haberler aldığımız, keyifli ve verimli bir hafta olur umarım... Geçen haftanın güzelliklerinden biri önceden haberim olmayan ancak bir anda karşıma çıkıveren Beyoğlu Antika Festivali idi. 




Beyoğlu Belediyesinin şehrin her köşesindeki antikacıları davet ederek oluşturduğu bu organizasyona bayıldım. Normalde kitap dışında pek antika kullanabilen biri değilim evimde ancak o ruha sahip, geçmişin hikayelerini barındıran aksesuarlar beni hep cezbeder. 


Hai bir turlayalım bakalım neler varmış. Kapı satmak kimin aklına gelir? Böyle gösterişli bir sanat eseri gibiyse tabii ki düşünülür.








Hayatın arşivleri; gazaeteler ve fotoğraflar...





Aslında 8 kasıma kadar açık olacağı duyurulan festivalin 15 kasıma kadar uzatıldığı haberini aldım, bilginiz olsun. Gidemeyenlerin hala şansı var ;) Bu arada Horhor Antikacılar Çarşısı hakkındaki yazımı okumadıysanız buraya tıklayabilirsiniz.

18 Haziran 2015 Perşembe

Kütüphanemizden #8 - 7 Steps To Raising A Bilingual Child

Kitap okumak, şöyle hiçbir şey düşünmeden, satırlar arasında kaybolarak... Birkaç aydır unuttuğum bir olgu :) tam oturup okuyacağım dediğimde ya bebiş ağlar ya ben dermansızlıktan uyuyakalırım... Böyle bir döngü içindeyken okumam gereken bazı kitaplar vardı.

Kızımızı çift dilli yetiştirme kararı aldığımızdan hem uzmanlara danıştık hem de konuyla ilgili topladığımız kaynakları okuduk. Bunlardan birisi de amazon.com dan getirtmiş olduğum "7 Steps To Raising A Bilingual Child". Eşimde ben de lisanstan İngiliz Dili ve Edebiyatı mezunu olduğumuz için elimizin altındaki fırsatı değerlendirmek istedik. İngilizce illa ki bir şekilde öğreniliyor, derdimiz o değil. Ama bazı çocuk dile karşı ilgisiz olabiliyor. Sonradan azap çekerek öğrenmesinden ise onunla yetişmesi daha makul olur diye düşündük.


Bir diğer gerekçemiz de 0-3 yaş arası bebeklerin beyinlerinin en hızlı geliştiği ve en yoğun öğrenmeye açık oldukları dönem. Bu yaş aralığını kaçırmak istemedik, zeka gelişimine de pozitif etkisi olduğunu öğrenince.

Bu kaynak çift dilli çocuk yetiştirme üzerine çok detaylı anlatımlarda bulunmuş. 
Yabancı evliliklerden doğan çift dilliliklerden tutun, ülke değiştirmeyle gelişen çift dilliliğe, eşzamanlı çift dillilikten, birbirini takip eden çift dilliliğe kadar pek çok olasılık üzerinde durmuş. Hepsini de aşama aşama anlatıyor. Amerikan kökenli bir kaynak olduğu için bazen o kadar detaylandırıyor ki kendinizi anaokulu öğrencisi sanabilirsiniz, çok tipik. 

Sizi bu engebeli yoldan caydıracak her türlü zorluğa da değinmiş olması bu kitabın bendeki değerini çookk yükseltti. Ortamınızdan farklı bir dil konuştuğunuzda toplumun verebileceği tepkiler, çocuğunuzun bu tepkilere verebileceği tepkiler ve sizin yapmanız gerekenler, kendinizi dil konusunda yeterli hissetmeyebileceğiniz zamanlar gibi çok ciddi açılara da değinilmiş. 


Doğumdan önce, daha doğumhanede kızımı İngilizce ile karşılayacağıma dair saçma düşüncelerim doğum sancıları, süreci ve sonrasında tabii ki ortadan kalktı. Gerçek hayat öyle olmadı. Lohusalık geçsin öyle başlarım, dur şu kitaplar bitsin öyle başlarım diye diye ertelediğim bu önemli süreç ve görev 4. ayımızda kitapta gördüğüm bir cümleden gözümün korkmasıyla startı aldı.

"Çift dilliliği ertelemek çoğu zaman asla başlayamamak demektir..."
İşte tüm bu sebeplerden işin ehillerinden çıkma bu kitabı şiddetle tavsiye ederim böyle bir niyeti olan varsa...


17 Haziran 2015 Çarşamba

Konuk Yazar: İSMEK 2015 Sergisi

Konuk yazarların bizlere ve sizlere yepyeni kişileri tanıtmasının güzelliğinin yanı sıra bizim yetişemediğimiz alan ve konularla bloglarımıza katkıda bulunmaları ayrı bir keyif. Yazılarını zevkle okuduğum www.kadinsanat.net in yazarı blogger arkadaşım sevgili Şahika Civelek' in de Decoridea' ya yaptığı bu katkı gibi. 2 yıldır İsmek kursları yıl sonu sergisini ziyaret edip bu görsel şölene sizi de dahil ediyordum. Bu sene kaçırdım ne yazık ki. O yüzden sergi notları bu yıl sevgili Şahika' nın satırlarında, keyifli okumalar...



Cumartesi günü 5 Haziran’da açılmış olan İsmek sergisinin açılış şölenine katıldım. Mehter marşları ile başlayan tören, farklı yörelerden halk oyunları ile devam etti. Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş’ın konuşmasından sonra sergi ziyarete açıldı. İsmek kursiyerleri ve hocaları ile birlikte sergiyi gezmeye koyulduk. 




Ahşap boyamadan kırkyamaya, iğne oyasından el nakışına bir çok farklı branşın öğretildiği kursta öğrencilerin el emekleri görülmeye değerdi. Her sene binlerce öğrenciye yeni el becerileri ve iş imkanı sunan kurstan çıkan eserlerin her birine bayıldım.




Beni en çok etkileyen bölümler, gemi oymacılığı, kırkyama, kurdele nakışı, çini ve hüs-ü hat bölümleriydi. Her biri ayrı ayrı emek verilmiş eserler ustalıkla sergilenmişti. 














Bu sene 5-14 Haziran tarihleri arasında açık kalan sergiyi seneye mutlaka gezmelisiniz. İsmek’te eğitim almak isterseniz de: http://ismek.ibb.gov.tr/ adresinden kayıt olabilirsiniz...

Sevgiler,

Şahika Civelek
www.kadinsanat.net

11 Şubat 2015 Çarşamba

Kim Korkar Hain Kurttan

Bu hafta kültür sanattan ilerliyoruz. Olsun bu da lazım, bünyeye, ruha, ilaç niyetine zaman zaman, temiz bir nefes niyetine zaman zaman. Geçtiğimiz haftasonu aylardır peşinden koştur koştur bilet bulamadığımız Oyun Atölyesi' nde sahnelenen "Kim Korkar Hain Kurttan" adlı oyuna gittik. Satışa çıktığının 5. dakikasında ancak 8. sıradan yer bularak biletimizi aldık. 


Konusuna gelirsek; Edward Albee' nin yazdığı sayısız kez sahnelenen bu başyapıtında Martha ve George' un çalkantılı evliliği konu ediliyor. George tarih hocası olduğu üniversitenin başkanının kızıyla evlidir. Bir parti sonrası üniversitenin yeni biyoloji hocası Nick ve eşi Honey' i evlerine davet ederler. Henüz yeni tanışan 2 çift birbirleri hakkında öğrendikleriyle tuhaf anlar yaşayacaklardır ve hepsinin açısından sert bir gece olacaktır.  


Gelelim oyun yorumlarıma... Öncelikle oyunculuklar muazzam başarılı. Hepsine ayrı ayrı şapka çıkartırsınız. Hele ki Zerrin Tekindor' un sahnede nasıl devleştiğine inanamazsınız. Kendisini en son Aşk-ı Memnu' da izlediğimi düşünürsek o rolden sonra Martha olarak izlemek ise bir hayli çarpıcı bir deneyim oldu. Ancaaak gel gelelim aylarca bilet bulamayıp bizi hırslandıran ve iyice meraklandıran bu oyun beklentimizi tam anlamıyla karşılamadı. Martha ve George' un arasındaki sert iniş çıkışlar oldukça şaşırtsa da yer yer oyundan kopmanıza da sebep oluyor ve soru işaretleri belirebiliyor akılda. 3.perdenin sonuna kadar "ne olacak acaba" duygusu hakim ama meraktan ve sürükleyicilikten değil, daha çok nasıl bağlanacak kıvamında.

Tabii bu yorumlar tamamen bana ait. İzleyip görmek size kalmış, bugüne kadar Zerrin Tekindor' u sahnede izlemediyseniz sırf bunun için bile izlenebilir. Bu arada bu oyundaki performansıyla Tardu Flordun' un Afife Jale Tiyatro ödülü aldığını da belirtmeden geçmeyeyim. 

Size iyi seyirler ;)

10 Şubat 2015 Salı

Love 360 Pera Palace' ta

Geçen hafta Pera Palace' taki blogger buluşmamız malumunuz. Bu güzel etkinlik aynı zamanda keyifli de bir sergiyle çakıştı. Geçen hafta sergiye açılan Love 360 Mücevher Sergisi. Love 360 size geçen yıldan çağrışım yapıyor olabilir. Doğru tahmin! Kuratör sevgili Işık Gençoğlu' nun önderliğinde 7. kez şubat ayında bir aşk festivali düzenleniyor.



Bu yılki tema "aşık doğa" olarak belirlenmiş ve bu kapsamda çok değerli sanatçılarla bir dizi sergi tertip edilmiş. Pera Palace' taki Mücevher Sergisi de bunlardan biri. Semra Ecer, Kristin Evihan, Cem Lokmanhekim bu serginin tasarımcılarından sadece birkaçı. 



"Aşık Doğa" dendiğinde benliklerinden geleni tam da bir "aşk festivali"ne yaraşır biçimde ortaya koymuşlar. Tüm eserler ayrı ayrı şahane. Aşağıda tüm festival programını bulabilirsiniz ve şiddetle en azından birkaç sergiyi görmenizi tavsiye ederim. 






Buraya kadar gelmişken Pera Palace' ın tarihi atmosferini solumadan dönmem hiçbir zaman. O yıllanmışlık kokan ambiyans, "bende ne hikayeler var" diyen objeler ve dahası hep bir kez daha görülmeye değer benim gözümde...



Örneğin, bu kulübe Sirkeci Garı' ndan buraya gelmiş...



Bu görkemli asansör düşünsenize kimleri kimleri taşıdı...


Sözün özü; bazen bazı şeylere fırsat yaratamayız bir türlü, hep başka telaşlar alır önceliği. Gelin bu şubat aşka farklı bir gözle bakın ve ruhunuzu aşkla, doğayla beslemek için bir şans verin kendinize. 

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...