ayın-kitabı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
ayın-kitabı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

25 Aralık 2014 Perşembe

Kütüphanemizden #6 - Anneler ve Kızları / İlkim Öz

Bu ara okuduğum kitapların içeriği de biraz değişti haliyle. Romanlar biraz geri plana itilirken anne-bebek-çocuk-hamilelik bazlı yayınlar üst üste beni bekler durumda. Ne kadar çok hamilelik kitabıyla boğuştuğumu anlatıp sizleri sıkmak niyetinde değilim. Ancaaakk bunların içinden okuduğum bir tanesi var ki kamuoyuna hizmet bilinciyle tavsiye etmeden geçemeyeceğim. 



Psikanalist yazar İlkim Öz' ün kaleme aldığı "Anneler ve Kızları" kesinlikle her kız annesinin kütüphanesinde bulunması gereken bir kitap, hatta başucu kitabı klasmanında. Sebebi ise daha hamilelik ve emzirme döneminden alıyor da kızınızın 2 yaş, ilkokul, ergenlik ve eş seçimi gibi tüm dönemlerine kadar detaylı bir şekilde anlatıyor.



Elbette bu bir araştırma kitabı değil, doktora tezi hiç değil sadece annelere günlük hayatta kızlarıyla karşılaşabilecekleri olası problemlere karşı geliştirilmesi makul yöntemler ve davranış biçimlerinden oluşan bir rehber niteliğinde. Hatta bazen bu konuyu biraz daha detaylandırsaymış keşke diyebiliyorsunuz. O tip yerlerde verilen vaka örnekleriyle konular daha da somutlaşıyor gözünüzde. Altı çizile çizile dikkatle okunacak bir kitap.



Yazarın son sözde belirttiği anneler ve oğulları, babalar ve oğulları, babalar ve kızları kitapları sanırım henüz yayınlanmamış. Babalar ve kızları versiyonu çıkar çıkmaz hemen eşime almak niyetindeyim. Aslında "Anneler ve Kızları" kitabını sadece anneler değil, babalar da okumalı ki uygulama sırasında zaman zaman körleşebilen insanoğluna takıldığımız yerde müdahale şansı olabilsin babaların da... Sözün özü iyisi mi siz alın okuyun bu kitabı...

13 Ekim 2014 Pazartesi

Kütüphanemizden #5 - Türkan / Ayşe Kulin

Daha önce Kütüphanemizden köşem için Ayşe Kulin' den hiç paylaşım yapmadım sizlere. Ancak kendisi en sevdiğim Türk yazarlardan biridir. Romanları hikayeleri ayrı sürükleyicidir, biyografileri ise tadından yenmez. 

Yine beğeneceğim bir biyografi olduğuna emin olarak tam 3 yıl önce almıştım "Türkan" ı. Ama araya giren sayısız kitaptan bir türlü sıra gelememişti ona. Değerli hoca, büyük doktor, yüce gönüllü bu fevkalade insanı ilk olarak ortaokul yıllarımda tanımıştım. Okulumuz cüzam ve çeşitli söyleşiler sebebiyle birkaç kez misafir etmişti kendisini konser salonumuzda. O zamanlar ders saatinden çalınıp dinlemeye gidilen bu söyleşiler pek değerliydi bizim için. Ama Türkan hoca kendini dinlettiren biriydi ve belki laylaylom girdiğimiz salondan etkilenerek çıktığımı(zı) hatırlarım.



Aradan yıllar geçip de malum olaylar cereyan edince kendisinin o hasta haliyle medyada nelere muhatap edildiğini görmek gerçekten çok acıydı. İyi ki ölümünden önce Ayşe Kulin' e ısrar etmiş biyografisinin yazılması için, iyi ki Ayşe Kulin de "Yeni bir şeyler yazmak lazım." diyerek Türkan Saylan' ın mektupları üzerinden bize iletmiş bu mücadele dolu yaşamı.

Lise yıllarından başlayan mektuplar hayatının büyük bir bölümünü kapsıyor ve bize bu vasıtayla ulaşıyor. Doktorluğu seçme sebebi, asi yanı, dikbaşlılığı, alan olarak herkesin kaçtığı cüzamı seçmesi, Kardelenler Projesi ve elbette Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği... Hepsi bir kararlar silsilesi olmuş hayatında onu Türkan Saylan yapan. Kendisini bir şekilde tanıyın ya da tanımayın çok farklı yönlerine tanık oluyorsunuz ve günün sonunda bu kadar erken buraları bırakıp gittiğine gerçekten üzülüyorsunuz. Böyle değerli insanların yapacağı daha yığınla iş varken tamamlanan zamanlarına isyan edesiniz geliyor açıkçası. 

İşin Ayşe Kulin tarafına değinecek olursak bir "Adı: Aylin" serüveninde ilerlemiyor bu biyografi. Sebebi de elbette kahramanlarının hayatı. Bir hayat çok çarpıcı ve sansasyonel olaylarla geçip giderken diğeri daha durağan olabiliyor. Burada da yükü yazara atmamak lazım tabi, kendisi akıcı üslubuyla okuyanı yine kendine bağlıyor, sadece öyküye kanalize olabilene.

Türkan Saylan' ı tanımak, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği' ni daha iyi anlamak ve azmedildiğinde nelerin başarıldığını görebilmek adına bu biyografi kesinlikle okunmalı diyorum.


15 Ağustos 2014 Cuma

Kütüphanemizden #4 - Son Kamelya / Sarah Jio

Bugünlerde elimden düşürmeden okuyup bitirdiğim bir kitap oldu Sarah Jio' nun Son Kamelya' sı. Genelde bestseller kitapların popüler olduğu dönemde alıp okumak itici gelir bana, o yüzden de herkesin okumaktan kırıldığı yine Sarah Jio' nun Böğürtlen Kışı' nı es geçmiştim. 

Geçtiğimiz günlerde Remzi Kitabevi' nin rafları arasında kendimi kaybetmişken yabancı romanlar bölümünde kapağı bana göz kırpınca çevirip arkasını okudum. Biraz mistik konusu, çiçekleri merkezde tutan öyküsü ve eski bir İngiliz malikanesinde geçtiği gibi noktalar beni yakalayınca çoktandır da İngilizce kitap okumadığım gerçeğiyle kendimi eleştirip kasaya yöneldim.


İyi ki de yapmışım. Başarılı kurgusu merakınızı her daim uyanık tutuyor. 2. Dünya Savaşı sırasında Amerika' dan İngiltere' yi gitmek zorunda kalan Flora kendini uluslararası bir hırsızlık çetesinin oyunu içinde bulur. Tek düşündüğü ailesiyken çetenin ve yeni tanıştığı Livingston ailesinin ona yüklediği sorumluluklar kendisini bambaşka olaylar içinde bulmasına sebep olacaktır.

Diğer yandan belki de romanın bu kadar merak uyandırıyor olması çift hikayeli giden yapısı. Flora' nın yaşadıklarından yarım asır sonra Livingston malikanesinin yeni sahipleri içine girdikleri bu eski yapının hikayesiyle yoğrulacaklardır. 

Son Kamelya' nın tek handikapı olay örgüsünün bu kadar başarılı kurulduğu bir hikayede çözümün bu kadar tereyağından kıl çeker gibi kolay ve olaysız çözülmesi oldu sanırım. Açıkçası biraz daha çarpıcı bir son beklemiştim ama yine de bu son, kitabı okunmayacak derecede değersiz kılmıyor. Özellikle de şu yaz aylarında tam da okunabilecek bir yaz kitabı diyebiliriz. 

1 Temmuz 2014 Salı

Kütüphanemizden #3 - 1984 / George Orwel

George Orwell' in bu ünlü başyapıtını okumayanınız ya da en azından adını duymamış olanınız yoktur sanırım. İlk kez üniversitedeyken okuduğum bu politik roman insanı bir hayli düşünmeye sevk ediyor.

Gelişen, değişen dünyamız ve ülke koşulları itibariyle bu ara raflardan alıp tekrar okuma ihtiyacı hissettim. Genelde bir kitabı, sırada hiç okunmamışlar merakla beklendiğinden 2. veya 3. kez pek okumam. Ama 1984 yaşadığımız zamanı, içinde bulunduğumuz durum ve şartları daha iyi algılamamız ve tahlil edebilmemiz açısından önemli olan bir roman.


1949 yılında ilk kez basıldığında epey tartışmaya sebep olmuş. Konusu ise şöyle: Kitap İngiltere' de geçmektedir ve yönetimi ele almış olan Big Brother (Büyük Birader) totaliter bir rejim sürdürmekle beraber baskı ve propagandalarla halkı sindirmektedir. Bunu en önemli yol beyin yıkama yöntemleri, tarihe, geçmişe ve bugüne her an müdahale ederek gerçekleştirmektedir. 


Dünya klasikleri arasındaki bu romanın size çok şey katacağına ve farklı bir bakış açışısı kazandıracağına eminim. Okumadıysanız mutlaka tavsiye diyorum.


PS: Size sözüm vardı kütüphanemi türlere göre tasnif edip fotoğraflayıp burada paylaşacaktım değil mi? Unutmuş değilim, ama nolur mazur görün bu ara atölyeye kumaşlar, numuneler, yeni çizimler yetiştirmekten ve diğer bir sürpriz için ürün alımları yapmaktan bloguma bile zor vakit buluyorum. Ancak çookk azcık daha sabredin, yepyeni işler peşindeyim, çok güzel sonuçlar çıkmak üzere, kim bilir belki beğenir siz de sipariş verirsiniz ;)  

5 Mayıs 2014 Pazartesi

Kütüphanemizden #2 Zarafet - Audrey Hepburn' ün Hayatı

Dün 4 Mayıs Hollywood' un dünyaya en değerli hediyelerinden biri Audrey Hepburn' ün doğumgünüydü. Ben de bu ayki "Kütüphanemizden" köşesinde yazacağım kitabı değiştirdim ve Donald Spoto' nun yazdığı Zarafet isimli kitaba yer verdim.


 Harika bir Audrey biyografisi. Ona ait görmek, bilmek isteyebileceğiniz her şey fotoğraflarla anlatılmış. 

Her ne kadar bizim dönemimizde yaşamamış olsa da O' nun varlığı, zerafeti, dünya görüşü tüm nesillere ulaşabilecek değerde. Şimdinin (Twitter da sağolsun) ünlülerinde olduğu gibi sabah kalktığında yediğinden gece yatarken giydiğine kadar hayatının 7/24 içinde olmadığımız, bilmediğimiz için de belki gizemi bizi kendine çekiyor.


Yine de hayata bakış açısı, çektiği filmlerdeki disiplini, işine olan aşkı ve insanlara yaklaşımı açısından beni bir hayli etkiledi. Filmlerini izlediğinizde bile sanki o naifliği rolüne yansıyor. Ayrıca boğa burcu olduğunu da öğrendiğimde onu neden kendime bu kadar yakın bulduğumu daha iyi anladım :) 

Böyle bir biyografiyi mutlaka herkes okumalı diyorum...

18 Mart 2014 Salı

Kütüphanemizden #1 Dorian Gray' in Portresi

"Decoridea benim evim, siz de bu evi bir an boş bırakmayan hep çat kapı uğrayıp beni sevindiren dostlarımsınız... Madem bugünün tatlı misafirleri sizsiniz, gelin evimin yeni köşesini göstereyim size: işte KÜTÜPHANEM"  :)

Kültür sanat köşemiz için yazdığım yazılar ve tavsiyelerim de malumunuz. Kitap kurdu bir kişi olarak bundan sonra sizinle okuduğum kitapları da paylaşacağım. 



Yazar hakkında kısa bilgiler, genel konu ve benim izlenimlerim yer alacak. Yalnız şunu belirteyim; bir huyum var ki merakla takip ettiğim, sevdiğim yazarların kitapları olmadıkça fazla reklamı yapılıp kamuoyunda çok tartışma yaratan kitapları hemen alıp okuyamıyorum. Üstünden ortalama bir yıl gibi bir zaman geçmesi, kitabın reklamlarının bitmiş olması gerek. Huy işte :) Yazması benden kitabı okuyup okumamak ise size kalmış.



"Decoridea Kütüphanemizden" paylaşacağım ilk kitabım Oscar Wilde' ın "Dorian Gray' in Portresi". 1891' de yayınlanmış olan bu kitap içinde bulunulan dönemde geçiyor. Yazarın en ilgi çekici klasiklerinden biri olan bu gotik korku eser sizi ürkütmekten ziyade Dorian' ın fikirleri ve davranışları üzerine epey düşündürmeye itiyor.

Kahramınımız Dorian Gray genç ve çok yakışıklı bir adamdır. Kendisinin hayranı olan ressam Basil Hallward onun bu "güzelliğinden" çok etkilenir ve ve Dorian' ın portresini yapar. Bir gün Basil' in evinde onun arkadaşı Lord Henry Wotton ile tanışır ve haz, zevk ve güzelliği baş tacı yaptığı hayat felsefesinden çok etkilenir. Günün birinde bu yakışıklılığını kaybedeceğini idrak eder ve dehşete kapılır.

Böyle bir psikoloji içindeyken kendisinin yerine Basil' in yaptığı portrenin yaşlanmasını diler ve dileği kabul olur. Oldukça çalkantılı ve erdemsiz bir hayat yaşayan Dorian' ın kendisi gerçekten yaş almasına rağmen gençliğini ve yakışıklılığını korurken portresinde yaşlılık izleri belirir günbegün. Yaşlanmamasından aldığı güç Dorian' ı çok farklı yerlere götürecektir.



2009' da film uyarlaması yapılmış. Görsel için Google' ladığımda gördüm, hayret benden kaçmış. Okuduğum kitapların film versiyonları genel olarak beni tatmin etmese de (birkaç istisna hariç) izleyip değerlendireceğim.

PS: Bu arada bu da size sözüm olsun başka türlü yerine getiremeyeceğim çünkü. Kitaplarına gözü gibi bakan, pamuklara saran, biri ödünç alıp geri getirmezse çıldırabilen, kitabını kıvırıp okuyana sinir olan, onları mücevherleri gibi gören ben neredeyse 2 senedir evdeki kütüphanemi tasnif etmedim. Evet utanıyorum ama çeyiz yerleştirme esnasında o kadar eşya arasında onlarca koli kitabı açmak bile inanılmaz bir mesaiydi, o gün bugün bir türlü bu işe vakit ayıramadım. 

Şimdi madem böyle bir bölüm yazıyorum, söz sana okuyucum! İlk fırsatta çalışma odasına girip tasnif işini bitireceğim veee neyi nasıl yaptım, odanın, rafların, kitapların son hali nasıl oldu diye sana bir çalışma odası çekimi yapacağım, sözüm söz ;)
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...