29 Kasım 2013 Cuma

Gezdim Gördüm #5 - İngiltere

Eğer şu dünyada reenkarnasyon diye bir şey varsa işte benim önceki hayatım kesinlikle İngiltere' de geçmişti. Başka türlü bu kadar burnumda tütemez. Londra' yı görene kadar bu sıfata layık gördüğüm şehrim Floransa' ydı ama burası birinciliği kaptı :) E ta küçücükken sene başında alınan ders kitaplarından sadece İngilizceleri koklaya koklaya ("bunların kitabı bile daha güzel kokuyor" diyerek) saatlerce okumamın, yıllar sonra üniversitede İngiliz dili ve edebiyatı seçmemin bir anlamı olmalı değil mi?

Birkaç yıl önce ailece çıktığımız bu geziyi tur acentelerinin Birleşik Krallık programlarını yetersiz bulduğumdan A' dan Z' ye ben planladım. 5 gün Londra, 2 gün Edinburgh (İskoçya bir sonraki gezi yazısının konusu)

İlk gün Heathrow' a inişimiz üzerine önceden internetten kiraladığım arabamızı alarak havaalanından Bloomsbury bölgesindeki otelimize (Thistle otel zincirleri) geçtik etrafı keşfede keşfede. 



Otele yerleşir yerleşmez programı adım adım uygulamaya koyulduk. Birkaç sokak üstümüzde yer alan Charles Dickens' ın evi ilk durağımızdı. Benim gibi İngiliz dili edebiyatı okumuş biri için yazarları baz alan bir tur kaçınılmazdı, bunu adım adım anlayacaksınız zaten. 19. yüzyılın etkileyici havasını solumak için birebir bu nostaljik ev... Günün devamı etrafı keşifle geçti.



İkinci gün bizi yoğun bir program bekliyordu. İlk istikamet balmumu heykelleriyle ünlü Madame Tussauds müzesi.


Onlarca heykele ev sahipliği yapan müzenin bazılarında ifade farklılığı olsa da bazıları birebir benziyordu.


Perçeminin düşüşüne kadar aynı yapılmış olan Susan Sarandon heykeline inanamamıştım! 



Madame Tussauds gezintimiz bitince hemen birkaç sokak ilerideki Baker Street 221B adresinde alıyoruz soluğu. Yani Sherlock Holmes' un evinde :) Kitaptaki tasvirlerden uyarlanan bu tipik İngiliz evi hayallerinizi hiç de boşa çıkarmıyor, benim için öyle oldu. O resimlerle gözümde ne canlandırdıysam karşımdaydı.

Tabii ki Mr. Holmes ve Dr. Watson' ın koltuklarına kurulup fotoğraf çektirmeyi de ihmal etmedik.

Buradan çıkıp hızlıca bir şeyler atıştırıp Buckingham Sarayı' na geçtik. İçeride fotoğraf çekmek yasak olduğu için internetten bulduğum bir fotoğrafı paylaşıyorum. Sarayın ne kadar gösterişli olduğunu bilmem söylememe gerek var mı? Taç giyme salonu, yemek salonu, eski kral ve kraliçelerin kıyafetleri ve gelinlikleri hepsi birbirinden etkileyiciydi. Fotoğraflardan görmeye alışkın olduğumuz elbiselerin kendileriyle baş başa olmak güzel bir his.

Bu arada bir uyarı geçeyim: Sarayın hediyelik eşya dükkanına dikkat edin, edemeyecekseniz resmen para biriktirip gidin. Havlusundan ajandasına, takılardan mutfak malzemelerine, rehber kitaplarına kadar yok yok! Ve ürünler de iş olsun diye konulmamış hepsi özenli hepsi iyi kalite malzemelerden üretilmiş. Her şeyden ama her şeyden birer örnek almak isteyebilirsiniz. Kendinizi saraydan bir parça kullanıyor hissedebilirsiniz rahatlıkla.


Sarayın altın işlemeli en gösterişli tören arabası. Saray bahçesinde de şöyle bir tur attıktan sonra Southwark bölgesine geçiyoruz. Shakespeare' in Londra' da oyunlarının sahnelendiği Shakespeare' s Globe' a gittik bir oyun için bilet almaya. Malesef gitmeden önce site sorun çıkardığından biletleri önceden alamamıştık. Neyse ki Othello' ya bilet bulabildik bir sonraki güne :)


Bankside denilen nehir kenarında biraz turlayıp akşam yemeğimizi de burada yedikten sonra otele döndük günün yorgunluğuyla. Ertesi gün programımız Big Ben ve Parlamento binasıyla başladı. Kraliyet ailesinin düğün ve cenaze merasimlerinin yapıldığı Westminster Abbey de görülmeden olmazdı.


Günün diğer yarısı şehir dışına kaçacağımızdan malesef devasa dönmedolap London Eye' a binip enfes Londra manzarasını göremedik ama gideceklere şiddetle tavsiye edilir. Buradan sonra zamanında şehri koruma amaçlı yapılmış olan Tower of London' ı ve Tower Bridge' i geziyoruz. 


Ve küçük bir aksaklık! Buradan trenle Shakespeare' in doğduğu kasaba olan kuzeydeki Stradford-upon- Avon' a geçmek istiyoruz. Aslında başta arabayla gidecektik ama 2 günde metroyu avuç içi gibi sökünce gerek yok deyip ele başı oldum. Ama isim benzerliğinden dolayı bambaşka bir yere geldik. İlk trenle Londra' ya dönüp arabamızı alıp tekrar yola çıktık :) Neyse nazarlık olsun, bu da elde harita yol yön bulmanın cilvesi. Yaklaşık 2 saatte vardığımız bu şirin mi şirin kasaba gerçekten görülmeye değer. Hele az biraz Shakespeare hayranıysanız gelmezseniz eksik kalır bir yanınız.

Kasabanın merkezi

1600 yılında basılan orijinal kopya.

İşte asırların yazarının doğduğu büyüdüğü oda.


Londra' da Shakespeare' s Globe olur da burada bi tiyatro mabedi olmaz mı? Bir prestij bir ekol olarak görülen Royal Shakespeare Company de burada. Buradan çıkıp zaten 1 saatte bütün kasabayı dolaşabilirsiniz. Sırasıyla doğduğu yaşadığı tüm evleri gezdik.

Gün sonunda epey yorgun olarak Londra' ya otelimize döndük.

Ertesi günü Oxford Street, Bond Street, Harrods gibi Knightsbridge bölgesinin alışveriş cennetlerine ayırdık. Bu şehre geliyorsanız bir parçacık alışverişi gözden çıkaracaksınız :) Çünkü burada her an her yerde sizi cezbedecek orijinal şeyler bulabilirsiniz. Birleşik Krallık topraklarına gelinir de high tea / afternoon tea alınmadan olur mu? "Getirin bana üzümlü çöreklerimi, clotted cream ile çilek reçelimi yanına da çayımı" Daha ne isteyebilir bir insan? Gitmeden 2 hafta önce Ritz Hotel London' a çay saati için rezervasyon yapmak istedim ama yine de geç kalmışım. 1 aylık rezervasyonları doluymuş! Tek bir güne alabilirim sizi dedi, o gün de biz Edinburgh yollarında olacaktık. O yüzden high tea ciddi bir iş, iyi program yapın :) 


Biz de bunun üzerine Sheraton Park Lane Hotel' i tercih ettik. Çok da memnun kaldık. Servis tipik Sheraton kalitesi, lezzet olağanüstü, ambiyans etkileyici, hele bir de canlı arp dinletisi de eklenince yanına tümmm duyularımız bayram etti diyebilirim. Şiddetle tavsiye ederim. 



Buradan sonra yediklerimizi biraz eritebilmek için Covent Garden ve Portobello taraflarına indik. Buralar şehrin daha bohem ama nabzının da attığı yerler. Punch&Judy yazısını gördüğünüz çatıya geldiniz mi işte Covent Garden' dasınız. Burada her an bir etkinlik olabilir o yüzden birkaç saatinizi geçirebilir, Portobello' da antika ve 2. el eşya alışverişi yapabilirsiniz. Vintage alışveriş için de buralar bulunmaz nimet.


Yepyeni günümüzü keyifle açıyoruz Hyde Park' ta. Yeşiliyle ünlü bu şehrin gürültüsünden uzaklaşıp mola vermek yoğun programımızda gerçekten iyi bir soluk oldu. Daha parka girdiğimiz gibi Horse Guards Parade ile karşılaştık. Kraliçenin askerlerinin her gün buradan geçişi. Atlar inanılmaz güzel, sağlıklı ve iri. Hatta bugüne kadar yakından bu kadar iri at görmemiştim.

Bu ucu bucağı görünmeyen parkta sincaplar eşliğinde yürüyüş yapıp, Kraliçe' nin kuğuları arasında (Birleşik Krallık' taki tüm kuğular Kraliçe' nin özel malıdır) deniz bisikletiyle turladık gölette.


Bu huzurlu molanın ardından kültür kültür kültür devam! İstikamet Trafalgar Square ve dünyaca ünlü, içinde binlerce parça paha biçilemeyen nadide eser barındıran National Gallery. Hakkıyla gezmeye kalksanız bir haftada ancak biter. Ne yazık ki böyle bir vakit olmadığından öncelikle ilgilendiğimiz bölümleri gezip metroya doğru yollanıyoruz. Eee Othello bizi bekler. İlk olarak 1599 yılında inşa edilen bina zaman içinde Püriten ayaklanmaları, yangınlar gibi pek çok badire atlatıp tekrardan inşa edilerek bugüne ulaşmıştır. Bina orijinali olmasa da o günlerdeki geleneğin hala yaşatılıyor olması çok güzel.




Oyun sonrasında yine yollara dökülerek bu sefer Notting Hill' e gittik. Londra' nın biraz daha dışında kalan bu sevimli yer filme konu olduğu kadar varmış. Öyle güzel bir hikaye bu kadar sıcak ve içten bir yerde anlatılabilirmiş. Gün sonunda da otele dönüp valiz hazırlıkları.. Malum Londra sayfasını sonradan defalarca açmak dilekleriyle kapatıp, daha hiiiçç doyamadan ertesi gün İskoçya' ya geçiyor olacağız. E bu da önümüzdeki ayın konusu.

Yol üzerinde Leeds yakınlarında uzaktan göze kestirip yakınlaştığımız şirin bahçe. İskoçya' ya geçmeden önce yol üstünde Leeds' e uğrayıp öğlen yemeğimizi yemiş olduk. Mini de bir Leeds turu attık. 


NOT: Tarihsiz ve internetten alındığı belli olan fotoğraflar mecburiyettendir. Yıl biraz eski olunca fotoğrafların içeriği ve kalitesi elemeye tabi olabiliyor. Bence bana dua edin en yakın zamanda tekrar gideyim, size daha güzellerini çekeyim ;)

28 Kasım 2013 Perşembe

Ranza Çözümleri

Ranzalar erkeklere çoğunlukla askerliği, kadınlara ise kendi çocukluklarını hatırlatır. Bir ihtimal de benimki gibi bir anneniz varsa ranza alır ama sonra gece merdivenden inerken belki düşer diye üste yatırmaya korkar o yüzden sizin için sadece bir oyun alanı olur ranzanın üst katı :) Evet bir dönemi böyle yaşadık kardeşimle.




Artık çoğu çocuğun kendi odası var belki ve ranza tarihe gömülmeye aday ancak biraz araştırınca işin pek de öyle olmadığını gördüm. Şimdilerde tüm mobilyalar gibi ranzalar da çok gelişmiş, çoğu birer tasarım harikası olmuş biz görmeyeli ilgilenmeyeli. 


Kutu misali kurgulanan ve içi kişiselleştirilebilen ranzalar...

Araba trendinin ranza uygulaması...

Altı minderli oturma grubu, bir yanı tırmanma bantlı diğer yanı kaydıraklı çok fonksiyonlu modeller ise daha ayrıcalıklı olanları


Prenses şatoları ise her şekle girmeye hazır :)



Yeriniz darsa çok fonksiyonlu modellere bir örnek de bu. İki katı da yatak olmaz da üst kata atıverdiğiniz yatağınızın alt katının bir yanını makyaj masası diğer yanını ise çalışma masası olarak kullanabilirsiniz.

Evim güzel evim :) çocuğunuza kendisine ait bir dünya.

Şu odayı istemeyecek bir kız çocuğu olduğunu sanmıyorum :)




Bunlar ise kalabalık ailelerin çocuk odaları için daha da kullanışlı 4lü seçenekler.




Ranza yazısıyla çocuk odalarına dair dosyamızı bir süreliğine kapatıyorum :) şu sıra arayışta olanlara güzel bir arşiv oluştuğunu düşünüyorum. Eee favoriniz hangisi şimdi???

26 Kasım 2013 Salı

Bebekler Büyür Yatakları Büyür

İki posttur devam eden bebek odalarını bugün çocuk odalarına taşıyorum. Bebeklerin biraz daha büyüyüp serpilip artık karyolalarına sığamayıp anneleriyle gezerken ya da arkadaşlarının odalarında görüp sipariş ettikleri o muhteşem yataklara değinmek istiyorum.


Dört beş yaşlarından itibaren artık iyice bilinçlenip izledikleri çizgi filmlerle sonsuz bir bağ kuran çocukların tercihi de tabii yine bu filmlerin kahramanları oluyor. Buraya koyduğum tüm örneklere bayıldım araştırma yaparken ama ne yalan söyleyeyim, "Küçük Denizkızı" na hitaben hazırlanan bu odalar favorim oldu. 


Her yeni kuşak eskilere bazı konularda ah vah dedirtiyor ve şu oda da bence "bizim zamanımızda bunlar neden yoktu?" demek için yeterli bir sebep :) hadi arabalı yataklara alıştık birkaç yıldır, peki yol efektine ne demeli? Alan müsaitse konsepti tam anlamıyla doldurabilecek bir detay.

Bu da fazla mı gerçek sanki? Sizce?

Erkek çocukların olmazsa olmazı futbolken, bu konsepti odalarına da taşıyabilirsiniz. Bizde futbol baskılı nevresim ya da yatak örtüsü bulmak biraz zor. O yüzden iş yine duvar ustalarına düşüyor. 

Ağaç ev-ranza mantığında kurgulanan bu odada aslında yatağın tepeye alınarak odada oyun ve yaşam için daha fazla yer açılmış olması çok mantıklı bir detay.


Şato şeklinde mobilyalar için odanızda fazla yeriniz yoksa veya hesap yüksek çıkıyorsa yine kurtarıcınız görseller :) Artık ozalitçiler bu tarz hizmetleri çok kısa sürede tamamlayıp teslim ediyor. Görseli belirleyip boyutları söylemeniz yeterli.


Mickey Mouse ve Super Mario modası hiç geçmeyecek kahramanlar sanırım.




Çocuklarınızın sevdiği bir hayvanla (hayvanlarla) da bir tarz yaratabilirsiniz. Ufak dokunuşlarla odanın tüm çehresini değiştirebilirsiniz.

Bir köşede hazine dolu sandık (aslında oyuncak kutusu), diğer köşede kurukafa (aslında yumuşacık dolgulu bir yastık), zeminde ise bir dünya haritasıyla (aslında halı-artık bazı fotoğrafçılar halıya istediğiniz deseni basabiliyor) rahatlıkla bir korsan gemisi yaratabilirsiniz.





Kim demiş araba yatağı sadece erkekler sever diye?

Üstte bir gemici, altta bir yelkenli daha...






Bir nesli derinden etkilemiş muhteşem zeka geliştirici Lego' nun hayranlarına özel.


Tavana asabileceğiniz irili ufaklı toplarla (rengini beğenmediğini hareli bir şekilde boyayıp gezegen şekline sokabilirsiniz) uzay ve gezegenleri canlandırabilirsiniz.

Barbie' siz bir çocukluk düşünemiyorum, onunla ilgili ne yapılsa mübahtır :)


Ee favorileri alayım? :)

Not: Bebek ve çocuk odalarını yarınki "ranza çözümleri" ile tamamlayacağım. Takipte kalın, sevgiler..
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...