4 Mart 2014 Salı

Bahçe Dünyası Fuarı 2014

Geçtiğimiz hafta Tüyap' ta Bahçe Dünyası Fuarı gerçekleşti. Baharı karşıladığımız ilk günlerde bu mobilyaların bahçedeki hayali bile insanın içini kıpır kıpır yapıyor.


Bu ürün Vitello' ya aittir.

Fuarda yine her zaman olduğu gibi bahçe mobilyasının öncü firmalarından Siesta, L'unica, Sette, Vitello, Forgecasa başı çekiyordu. 

Sette' deki bu takımın sandalyelerini çok beğendim. Hem alışılmışın dışında yenilikçi bir model hem de benzerleri gibi hantal değil. Bahçe mobilyasında benim önceliğim, konforlu olmasının yanı sıra fazla devasa boyutlarda olmaması. 

Yine Sette' nin bu modelinde sandalyelerine bayıldım. 


Resmet ChromaLuxe firması ise bu outdoor mobilyalara istenilen resim çalışmasını yapabiliyor. Sizce de çok eğlenceli değil mi? Zevkinize veya sizin için anlamına göre istediğiniz görsel çalışılsın, mobilyanız sizi yansıtsın...

Forgecasa' da ferforje bahçe takımlarının farklı renklerini bulabilirsiniz. Siyaha takılıp kalmak zorunda değilsiniz.

Havuz yaptırmayı düşünenler için Dem Havuz firması da fuarda yerini almıştı. Referansları ve tecrübeleriyle tercih edilebilecek bir firma.






Klasikçiyim diyorsanız piknik setlerini tercih edebilirsiniz, farklı renkler cıvıl cıvıl bir hava estirecek.


La Pot firmasının dev saksılarını çok beğendiğimi söylemeliyim. Hem bahçelerin ahengiyle uyum sağlayabilecek tarzda modeller hem de çok estetik ve modern.


Sizin favoriniz hangi tip bahçe mobilyaları?

3 Mart 2014 Pazartesi

Bir Tutku Unsuru: Antika

Araya giren başka yazılardan bir türlü yazamadım önceki hafta Horhor Antikacılar Çarşısı' na yaptığım geziyi... Biraz da oturup sakin kafayla yazmak istediğimden... Fransızca' daki ve İngilizce' deki aynı anlamıyla bit pazarı da denen bu mekanlardan kimimiz hoşlanır orada kaybeder kendini, kimimiz de "napayım rutubet kokan, eski eşyaların arasında?" der çıkar işin içinden...

Ben her ne kadar eşyaların da beraber yaşadıkları kişilerin iyi-kötü elektriğini ve anılarını aldığına inanıp satın almaya cesaret edemesem de (sahaf kitaplarım ve eşime hediye ettiğim gramofon hariç), antika kültürüne aşık biriyim. Antikacı çarşıları benim için rutubet kokan değil, eski saray kokan mekanlardır...



Yine geçen gün antika merakım canlanınca Horhor' u bir gezip, görmemiş olanlarınızla tanıştırmak istedim. 



Eski bir han misali sıralanmış dükkanlardan oluşan bu çarşı 4 kattan oluşuyor. Hepsini tek tek gezip ürünleri incelemeye niyetlenirseniz bir günde bitirmeniz mümkün değil. Hele biraz da sohbeti seven dükkan sahipleriyle laflamaya başlarsanız 2-3 dükkan gezer çıkarsınız ancak. Söylemeden geçemeyeceğim bir nokta da bu dükkanların sahipleri/personeli hakkında. Bazıları ortamın kasvetinden mi yoksa o var olduğunu düşündüğüm eşyaların taşıdığı yılların yükünden mi bilinmez son derece içine kapanık ve affetsinler "biraz suratsız" olsalar da diğer sohbet canlısı olanları dinlemek bir başka keyif. Bir tanesi kendisinin doğması için onbinlerce insanın öldüğü bakış açısına sahip Alman anneyle Nazi subayı bir babanın çocuğu olarak İstanbul' a geliş hikayesini anlatırken başka bir romantik ruhlu ise bu dükkanların aslında "antik-acı" dükkanları olduğunu söyleyerek sizi bir anda bambaşka yerlere götürebilir.


Denk geldiğiniz biriyle biraz laflamak farklı bir bakış açısı kazandırabilir. Bir dükkanın vitrininde yazan "bir varmış bir yokmuş" sözü ise oldukça manidar. Bir var bir yok ama mekan değiştirdikçe aslında hep var. Burası beni epey etkiliyor baksanıza iyice derinlere daldık :) hemen turumuza devam edelim.

Şahane aydınlatmalardan aklınıza gelebilecek her tür mobilya parçasına kadar varan geniş bir yelpaze sunuyor size çarşı.

Hele şu berjere nasıl ölüp bittiğimi anlat anlat bitiremem sanırım. Duruşunu mu, rengini mi asaletini mi söyleyeyim? 

 İçindekiler kadar dış görünümleri de etkileyici tüm mağazaların. Sahiplerinden veya müzayedelerden alınmış olmalarının yanı sıra hatırı sayılır derecede yurtdışındaki müzayedelerden toplanan parçalar da mevcut. Tarifeler de %50 TL, %50 USD dağılımında. O yüzden minicik bir bibloya 7500 $ derlerse küçük dilinizi yutmayın. Size Horhor ne kadar çekici gelir bilemiyorum ama sanat ve cemiyet hayatından pek çok isim buranın sıkı müdavimlerinden ve müşterilerinden...



Bu puf tam da prensin üzerinde ayakkabıyı kapı kapı dolaştırıp prensesini aradığı pufa benziyor :) Üstünde kristal ayakkabı eksik sadece...

Osmanlı döneminden kalma bir para kasası...

Yalnızca sedef kakma ürünlerin satıldığı bir mağaza da var...

Ürünleri konusunda beni oldukça bilgilendiren ise Neco Antik' in (2. ve 3. katta) sahibi Nejat beydi. Kendisi son derece misafirperver ve bu değerli parçalar konusunda da oldukça cömertti. Kendisiyle yaptığımız çekim epey bilgilendirici oldu. Daha içeri girmeden koridordan beni çağıran cazdan anlamalıydım zaten.

3. Napolyon stili bronz avize

1900'lü yılların başına ait art nouveau tarzında

Christofle servis takımı 19. yy' dan kalma

Marküteri (ahşapla yapılan desen ve motif çalışmaları, yakında bununla ilgili de bir post geliyor)  konsol 19. yy' dan kalma, altın varak kaplamalı ayna ise 3. Napolyon tarzında

Gümüş kaplama şampanya takımı argent stilinde


Pilon imzalı La Pensée isimli melek heykeli. Buradaki keyifli çekim için Nejat beye teşekkür edip turuma devam ediyorum.

Mesela bu ayaklı dev saat 7500 $.




Bu konsol Viyana' dan gelmiş.



Kesinlikle çok şık bir puro sehpası.

Bu koltuk takımı kumaşına varana kadar çok çok iyi durumdaydı.





Bu kendi içinde gösterişli ve gizemli mekanı en kısa zamanda görmenizi tavsiye ederim. Antika sevmek kullanmak şart değil, ortamın havasını solumak bile ayrı keyif. 

1 Mart 2014 Cumartesi

Muhteşem Oteller

Yepyeni bir konu başlığı artık Decoridea' da: Muhteşem oteller! Malum her geçen gün dünyanın dört bir yanında muazzam oteller açılıyor. E bu oteller de en prestijli mimarlar tarafından en son trendler takip edilerek veya belli bir konsepte sadık kalınarak dekore ediliyor. Böylelikle bize de incelemek için fırsat doğuyor.

Ben de bundan sonra sizlerle Türkiye' den ve dünyadan beğendiğim, çarpıcı otelleri paylaşacağım. Aklıma şimdiden çok sayıda isim hücum ediyor, gerisi ise tam bir muamma. Bakalım yeni başlayan bu keyifli serüvenimizde hangi duraklarda mola verecek, orada olmak için sonsuz hayaller kurup hayat yolumuzu onlara göre çizeceğiz... Öyle ya, bazen bir cümle, bir resim, bir manzara belirir önünde, sonra o tüm dileklerinin baş tacı olur.


Yeni yazı dizim için çok heyecanlıyım, bakalım ilk durağımız hangisi olacak? Çok yakında...

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...