marküteri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
marküteri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

10 Mart 2014 Pazartesi

Marküteri Zerafeti

Marküteri de ne acaba? Çoğunuzun belki de ilk kez duyduğu bu terime ilk olarak antika konulu yazımda değinmiştim. 


1450 yılında İtalya' da marküteri atölyelerinin yaygınlaşmasıyla bu ahşap kakma sanatı dikkat çekmeye başladı. Aslında bir saray sanatı olarak bilinen marküteri zaman içinde Anadolu, İran ve Arabistan' a da yayıldı. Tabii Osmanlı da bu sanatı yoğun olarak kullanan ülkelerden biri olmuş. Hatta Fatih Sultan Mehmet' in bizzat yaptığı marküteri eserler bile mevcut.


Parke süslemeleriyle sınırlı kalmayarak pek çok mobilyada da uygulanmıştır.


20. yüzyılda pratik hayatın getirdikleri, marküteriyi hayatımızdan biraz uzaklaştırmıştır. Ancak ben onun bir klasik olduğunu düşünenlerdenim. Neden derseniz... Kapı, yer döşemesi, sehpa, konsol, masa, duvar ve tavan gibi ahşap kullanılan çoğu yere uygulanabilen bu sanatla mekanlara bambaşka bir hava katabilirsiniz. Mesela, aşağıda yer alan parkeye uygulanan marküteri tarzını her daim çok beğenmişimdir. 





Marküteri kapı da çok hoş bir detay.




Yataklı trenlerde bir dönem marküteri kullanımı oldukça yaygındı.


Bu trend kadınların olmazsa olmazı makyaj ve takı kutularında da sıkça kullanılmış.


Her şeyin bir alternatifi olduğu gibi bunun da var. Marküteri kullanmak isteyip evinizde çok modern bir dekorasyon hakimse de gözünüz korkmasın. Dokuları bozmadan harmanlayabilmek elinizde. Yukarıdaki konsol gibi daha modern çizgiler tercih edilirse evinize kolaylıkla uyum sağlayabilir.

Minimalist bir yatak odası bile sadece marküteri parke kaplamasıyla bir şahesere dönüşebilir ki odaya başka bir aksesuar bile eklemenize gerek kalmaz.

Ve bu da Londra' dan son derece çağdaş bir marküteri uygulaması. 

Günümüzde Fransa' da dekorasyonda hala sıkça marküteri kullanılsa da ülkemizde bunun bir kursu/okulu olmadığından uygulayıcı çok az sayıda usta kalmıştır. Bu tarz el sanatlarının yitip gitmesine engel olmak gerekir. Kurslar açılarak yeni nesil heveslendirilebilir. "Fazla antika" gözüyle bakılmadan modern uygulamalarıyla zenginleştirilerek değerli ve çok çok emek isteyen bu sanat yarınlara aktarılabilir.

Sizin yorumlarınızı merak ediyorum marküteri hakkında? Sevdiniz mi, klasik marküteri mi modern mi?

3 Mart 2014 Pazartesi

Bir Tutku Unsuru: Antika

Araya giren başka yazılardan bir türlü yazamadım önceki hafta Horhor Antikacılar Çarşısı' na yaptığım geziyi... Biraz da oturup sakin kafayla yazmak istediğimden... Fransızca' daki ve İngilizce' deki aynı anlamıyla bit pazarı da denen bu mekanlardan kimimiz hoşlanır orada kaybeder kendini, kimimiz de "napayım rutubet kokan, eski eşyaların arasında?" der çıkar işin içinden...

Ben her ne kadar eşyaların da beraber yaşadıkları kişilerin iyi-kötü elektriğini ve anılarını aldığına inanıp satın almaya cesaret edemesem de (sahaf kitaplarım ve eşime hediye ettiğim gramofon hariç), antika kültürüne aşık biriyim. Antikacı çarşıları benim için rutubet kokan değil, eski saray kokan mekanlardır...



Yine geçen gün antika merakım canlanınca Horhor' u bir gezip, görmemiş olanlarınızla tanıştırmak istedim. 



Eski bir han misali sıralanmış dükkanlardan oluşan bu çarşı 4 kattan oluşuyor. Hepsini tek tek gezip ürünleri incelemeye niyetlenirseniz bir günde bitirmeniz mümkün değil. Hele biraz da sohbeti seven dükkan sahipleriyle laflamaya başlarsanız 2-3 dükkan gezer çıkarsınız ancak. Söylemeden geçemeyeceğim bir nokta da bu dükkanların sahipleri/personeli hakkında. Bazıları ortamın kasvetinden mi yoksa o var olduğunu düşündüğüm eşyaların taşıdığı yılların yükünden mi bilinmez son derece içine kapanık ve affetsinler "biraz suratsız" olsalar da diğer sohbet canlısı olanları dinlemek bir başka keyif. Bir tanesi kendisinin doğması için onbinlerce insanın öldüğü bakış açısına sahip Alman anneyle Nazi subayı bir babanın çocuğu olarak İstanbul' a geliş hikayesini anlatırken başka bir romantik ruhlu ise bu dükkanların aslında "antik-acı" dükkanları olduğunu söyleyerek sizi bir anda bambaşka yerlere götürebilir.


Denk geldiğiniz biriyle biraz laflamak farklı bir bakış açısı kazandırabilir. Bir dükkanın vitrininde yazan "bir varmış bir yokmuş" sözü ise oldukça manidar. Bir var bir yok ama mekan değiştirdikçe aslında hep var. Burası beni epey etkiliyor baksanıza iyice derinlere daldık :) hemen turumuza devam edelim.

Şahane aydınlatmalardan aklınıza gelebilecek her tür mobilya parçasına kadar varan geniş bir yelpaze sunuyor size çarşı.

Hele şu berjere nasıl ölüp bittiğimi anlat anlat bitiremem sanırım. Duruşunu mu, rengini mi asaletini mi söyleyeyim? 

 İçindekiler kadar dış görünümleri de etkileyici tüm mağazaların. Sahiplerinden veya müzayedelerden alınmış olmalarının yanı sıra hatırı sayılır derecede yurtdışındaki müzayedelerden toplanan parçalar da mevcut. Tarifeler de %50 TL, %50 USD dağılımında. O yüzden minicik bir bibloya 7500 $ derlerse küçük dilinizi yutmayın. Size Horhor ne kadar çekici gelir bilemiyorum ama sanat ve cemiyet hayatından pek çok isim buranın sıkı müdavimlerinden ve müşterilerinden...



Bu puf tam da prensin üzerinde ayakkabıyı kapı kapı dolaştırıp prensesini aradığı pufa benziyor :) Üstünde kristal ayakkabı eksik sadece...

Osmanlı döneminden kalma bir para kasası...

Yalnızca sedef kakma ürünlerin satıldığı bir mağaza da var...

Ürünleri konusunda beni oldukça bilgilendiren ise Neco Antik' in (2. ve 3. katta) sahibi Nejat beydi. Kendisi son derece misafirperver ve bu değerli parçalar konusunda da oldukça cömertti. Kendisiyle yaptığımız çekim epey bilgilendirici oldu. Daha içeri girmeden koridordan beni çağıran cazdan anlamalıydım zaten.

3. Napolyon stili bronz avize

1900'lü yılların başına ait art nouveau tarzında

Christofle servis takımı 19. yy' dan kalma

Marküteri (ahşapla yapılan desen ve motif çalışmaları, yakında bununla ilgili de bir post geliyor)  konsol 19. yy' dan kalma, altın varak kaplamalı ayna ise 3. Napolyon tarzında

Gümüş kaplama şampanya takımı argent stilinde


Pilon imzalı La Pensée isimli melek heykeli. Buradaki keyifli çekim için Nejat beye teşekkür edip turuma devam ediyorum.

Mesela bu ayaklı dev saat 7500 $.




Bu konsol Viyana' dan gelmiş.



Kesinlikle çok şık bir puro sehpası.

Bu koltuk takımı kumaşına varana kadar çok çok iyi durumdaydı.





Bu kendi içinde gösterişli ve gizemli mekanı en kısa zamanda görmenizi tavsiye ederim. Antika sevmek kullanmak şart değil, ortamın havasını solumak bile ayrı keyif. 
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...