İsmek Sergisi 2014

Geçtiğimiz yıl boyunca onu Google' da sayısız kez arattınız, yarattığı trafikle bloğuma geldiniz, bakmalara doyamadınız bir daha geldiniz, tüm yıl en çok okunan ilk 10-15 arasında gidip geldi İsmek sergisi yazım... İsmek' çiler, siz tam birer fanatiksiniz :) Ben de merakınızı daha fazla körüklemeden gidemeyenler için hemen serginin detaylarını paylaşmak istiyorum...

Fazla söze gerek var mı bilmem, yetenekler konuşmuş, konuşturulmuş yine...

Şu 3 boyutlu şekillendirmelere hayran oldum desem yeridir, malum bu ara favorim hep böyle canlanan bol dokulu objelerde bakınız geçen günkü yazım. Önümüzdeki yıl şu konuya eğilsem mi diye düşünmüyor değilim...

Folyo ile neler yapılabileceğinin kanıtı...

Minik iğne oyası işlerle farklı görünümler elde edebilirsiniz, unutmayın, önemli olan denenmemişi denemek ;)

İpek kumaş boyama...

Mozaiği eskiden çılgın işi bulurdum, ondan fenası varmış, rengarenk çakıl taşlarını ayrıştırıp bundan tablo yaratmak cidden şapka çıkarılacak bir yetenek. 

Yüksek kapıların girişlerine bu uzun abajurları yerleştirmek görkemli bir görünüm elde etmenizi sağlar.

Filografi... Bir çılgın işi daha... İğnelerle resmedilecek şeklin kontürü çıkartıldıktan sonra aralarının ince tellerle motiflendirilmesine deniyor, ciddi bir sabır işi anlayacağınız...

Bu masada gördükleriniz pasta, çörek, cupcake olabilir ama hepsi örgüden!

İpek kadifenin üzerine iş yapılmasa da olur, o hep kibar değil mi? Bu zarif ottomanları görmüşken yakında ottomanlarla ilgili bir yazı geldiğini de haber vereyim...

Kırkyama yöntemiyle yapılan bu tabloları tanıdınız mı?

O kadar zarifler ki...

Food styling ve pastacılıkta da İsmek kursları bir hayli iddialı anlaşılan...

Nasıl? Sizce de harika değiller mi? Sizin gitmeyi düşündüğünüz bir kurs var mı? Hadi paylaşın benimle...

Marküteri Zerafeti

Marküteri de ne acaba? Çoğunuzun belki de ilk kez duyduğu bu terime ilk olarak antika konulu yazımda değinmiştim. 

1450 yılında İtalya' da marküteri atölyelerinin yaygınlaşmasıyla bu ahşap kakma sanatı dikkat çekmeye başladı. Aslında bir saray sanatı olarak bilinen marküteri zaman içinde Anadolu, İran ve Arabistan' a da yayıldı. Tabii Osmanlı da bu sanatı yoğun olarak kullanan ülkelerden biri olmuş. Hatta Fatih Sultan Mehmet' in bizzat yaptığı marküteri eserler bile mevcut.

Parke süslemeleriyle sınırlı kalmayarak pek çok mobilyada da uygulanmıştır.

20. yüzyılda pratik hayatın getirdikleri, marküteriyi hayatımızdan biraz uzaklaştırmıştır. Ancak ben onun bir klasik olduğunu düşünenlerdenim. Neden derseniz... Kapı, yer döşemesi, sehpa, konsol, masa, duvar ve tavan gibi ahşap kullanılan çoğu yere uygulanabilen bu sanatla mekanlara bambaşka bir hava katabilirsiniz. Mesela, aşağıda yer alan parkeye uygulanan marküteri tarzını her daim çok beğenmişimdir. 

Marküteri kapı da çok hoş bir detay.

Yataklı trenlerde bir dönem marküteri kullanımı oldukça yaygındı.

Bu trend kadınların olmazsa olmazı makyaj ve takı kutularında da sıkça kullanılmış.

Her şeyin bir alternatifi olduğu gibi bunun da var. Marküteri kullanmak isteyip evinizde çok modern bir dekorasyon hakimse de gözünüz korkmasın. Dokuları bozmadan harmanlayabilmek elinizde. Yukarıdaki konsol gibi daha modern çizgiler tercih edilirse evinize kolaylıkla uyum sağlayabilir.

Minimalist bir yatak odası bile sadece marküteri parke kaplamasıyla bir şahesere dönüşebilir ki odaya başka bir aksesuar bile eklemenize gerek kalmaz.

Ve bu da Londra' dan son derece çağdaş bir marküteri uygulaması. 

Günümüzde Fransa' da dekorasyonda hala sıkça marküteri kullanılsa da ülkemizde bunun bir kursu/okulu olmadığından uygulayıcı çok az sayıda usta kalmıştır. Bu tarz el sanatlarının yitip gitmesine engel olmak gerekir. Kurslar açılarak yeni nesil heveslendirilebilir. "Fazla antika" gözüyle bakılmadan modern uygulamalarıyla zenginleştirilerek değerli ve çok çok emek isteyen bu sanat yarınlara aktarılabilir.

Sizin yorumlarınızı merak ediyorum marküteri hakkında? Sevdiniz mi, klasik marküteri mi modern mi?

Anish Kapoor ile Bir Pazar Günü

Emirgan' daki Sakıp Sabancı müzesi çok sevdiğim ve genelde gelen hiçbir sergisini kaçırmadığım bir müzedir. Sabancı ailesinin ünlü "Atlı Köşk" ünü müzeye çevirmiş olması gerçekten takdir edilecek bir fikir, çünkü ülkemizdeki ve dünyadaki önemli sanat eserlerini böyle güzel bir ortamda görmek oldukça keyifli. 

Müzenin bugünlerdeki konuğu yine dünya çapında üne kavuşmuş, modern sanatın dahilerinden biri olmayı başarmış Hintli sanatçı Anish Kapoor. Bayram öncesi hazır İstanbul da boşalmışken düne yakışan en iyi aktivite sergidir diyerek dostlarım Gizem ve İpek'le yola koyulduk.

Gök Ayna - Paslanmaz Çelik

Uzun yıllardır İngiltere' de yaşayan Kapoor eğitimini yine Londra' da almış ve Britanya Kraliyet nişanı almak için hak kazanmaya varana kadar pek çok başarılı esere ve projeye imza atmış. 

Çift - Granit

 Gayri Obje (Kutup) - Paslanmaz Çelik

Oniks

Mezar

Sanatçı  oniks, paslanmaz çelik, mermer ve granit gibi doğal malzemeler kullanmayı tercih ediyor.

Geçmişiyle - Mermer ve Nehir Taşları

Cam Elyafı ve Pigment - Burada değişken boyutlar vurgulanmak istenmiş.

Kaymaktaşı

Kumtaşı ve pigmentlerden oluşturulmuş.

Kaçınılmazlık - Serginin en beğendiğim parçalarından biriydi. İncecik bir sırttan sivrilen mükemmel düzgünlükteki bu mermer çıkıntının heybeti inanılmazdı. Karşısında uzun bir zaman geçirebilirsiniz. Yapılan işçilik, emek muazzam!

Mermer - Az öncekinin tersine içe doğru oyulmuş mükemmel bir çukur.

Beş Oyuk

Disk

Sekiz Sekiz - İran Oniksi : Bu eser de oldukça vurucuydu, hem ebat hem de o devasa mermere verilen form itibariyle...

Ciğer - Mermer

Mollis - Mermer

Arkeoloji ve Biyoloji 

Erdem 

Sarı - Cam elyafı ve pigment

Richard Deacon İçin - İran Oniksi

Ejderha - Kireçtaşı ve pigment

Görmemiş olanlarınız için biraz da Atlı Köşk' ün huzur dolu koruluğundan görsel paylaşayım.

Sabancı ailesinden vefat eden bireylerin büstleri

Bu keyifli sergiyi 5 Ocak' a kadar gezebilirsiniz. Detaylı bilgi için buraya tık tık tıkk!..