1 Mayıs 2014 Perşembe

Anneler Gününe Özel

Birtanecik annemize ne hediye alsak zar zor karar verebildiğimiz o gündeyiz yine. Ben de sizin işinizi kolaylaştırmak için Decoridea Boutique' ten bazı parçalar seçtim. 

Zerafetten her zaman hoşlanan annelerimiz için gözüne gönlüne hitap edecek bu ürünler. İlk öneriler binbir hevesle dayayıp döşediği evine yastık koleksiyonlarımızdan...


Yastık No: 20 Derin Mavi Püsküllü Yastık 40*40cm 60 TL

Yastık No: 24 Püsküllü Vizon Şeker Pembesi Yastık 30*50cm 50 TL

Yastık No: 34 Lila Çiçekli Şeker Yastık 30*50cm 35 TL

Yastık No: 27 Gri Pastoral Yastık 40*40cm 40 TL

Yastık No: 18 İncili Top Püsküllü Su Yeşili Şeker Yastık 30*50cm 60 TL

Annenize sevginizi anlatmanın en tatlı yolu
Love Yazılı Pembe Ekose Yastık 40*40cm 45 TL

Diğer yastık modellerimiz için buraya ve buraya tıklayıp koleksiyonlarımızı inceleyebilirsiniz

Farklı bir alternatifse aradığınız birbirinden şık sunumları hayata geçireceği tepsi örtüsüyle gönlünü fethedebilirsiniz.

Bej Tepsi Örtüsü Kod T5: 35 TL

Beyaz Kare Tepsi Örtüsü KOD T3: 35 TL

Geniş Çiçekli Bardak Altı Kod TB 4: 10 TL/adet

Laleli Bardak Altı Kod TB 7: 5 TL/adet

Diğer tepsi örtülerimizi incelemek için buraya tıklayabilirsiniz.

Misafirlerini ağırlarken enfes sofralar kurup şanına şan katması için masa örtüsü de tercih edebilirsiniz.
Pembe İsviçre Keteni kumaşa dantel aplikeli masa örtüsü 160*215cm - 300 TL


Ekru runner vizon dantel aplikeli 120 TL


Sunması benden, beğenmesi sizden :) Şimdiden tüm annelerin ve anne adaylarının anneler gününü kutluyorum...


30 Nisan 2014 Çarşamba

Gotik Mekanlar

Gotik mimari, gotik dekorasyon her zaman ilgimi çekmiştir diyeceğim, bana diyeceksiniz ki "senin de sevmediğin bir akım yok" :) O kadar değil elbet, çok haz etmediğim tarzları da size tanıtırken kendi fikrimi söylüyorum. Ancak insanın ilgi alanı dekorasyon olunca farklı konseptleri ve tarzları kendi içinde uyumlu görmek hoşuna gidiyor. 



Bugünkü yağmurlu ve kasvetli havaya tam uydu konumuz. Gotik mimari ve dekorasyon stili esasen Ortaçağ' ın ortalarından sonuna kadar etkili olmuş, sonrasında da yerini Rönesans mimarisine bırakmıştır. Ancak gotiğin etkileyici azameti dönem dönem kendisinden etkilenenlerle tekrar uygulanmıştır. Örneğin, yapımı hala devam eden Barcelona' daki La Sagrada Familia katedralinin gotik unsurlar içermediğini kim iddia edebilir?


Peki nedir gotiğin satırbaşları? Öncelikle ağır havası. Bu mekanlara girdiğinizde zen alanlara girmiş gibi ferahlamazsınız çünkü mobilyadan, duvarlara, perdelere, halılara kadar çoğu unsur kopkoyu renklerde ve devasa boyutlarda seçilmiştir. 


Amaç aslında Ortaçağ Avrupa' sının genel görüşünü yansıtıyor. Otoritenin baskısıyla halka gücünü binalarıyla da göstermek, hatta korku kırıntıları serpmek yüreklere. "E dekorasyondan mı korkacağız" diyorsanız bu işin kuralı biraz o, sizi hayrete düşürüp belki bir adım geri attırmak.


Örneğin pembe detaylı bu gotik salon elbette günümüze göre yumuşatılmıştır. Ortaçağda kimsenin böyle bir tercih yapacağı düşünülemez :) Ama kabul edin, bu haliyle çok daha kabul edilebilir.

Yine koyu renk mobilyaların bu kez deri ile hakim olduğu bir kullanım var burada da.


Diğer olmazsa olmazlardan biri de metal aksamlar ve aksesuarlar. Bu yataktaki gibi sadece metallerin kullanımıyla oluşturulmuş ama yine büyüklüğüyle göz dolduran mobilyalar da söz konusu.

Hep siyahlar koyu kahveler olacak değil ya, renk olarak daha günümüze uyarlanmış gotik bir konsol. Siz de gotik tutkunu olup kasvetinden çekinenlerdenseniz bu haliyle oldukça uygulanabilir bir durumda.

Her aksesuarın kendi içinde bir görkemi olmalı diyoruz ya buna avizeler de dahil. Daha yalın hatlı koyu renk bir mutfağın çehresini bir anda değiştiriveriyor.


Tam bir günümüz ve Ortaçağ harmanı. Bir yanda son trend tuvalet ve küvet teknesi diğer yanda gotiğe ait tüm elementler bir arada.



Bu fotoğrafı görünce "resmen fikrim çalınmış" demekten kendimi alamadım. Bir türlü istediğim gibi bir modelini bulup da alamadığım opak siyah kadehlerle ve evimizdeki bir adet tasarım! kurukafa ile kurmayı planladığım sofra. Bu konseptte irkilmeden yemek yiyebilecek birkaç arkadaşım var neyse ki :)  

Bu da gotik mimarinin günümüz evlerine inceden de olsa uyarlanmış bir hali. Sivri çatılar hemen Ortaçağ katedrallerini anımsatıyor.


Sanatsız da olmaz gotik. Bu kadar yoğun koyu renklerin kullanıldığı bir ortam ancak sanat eserleriyle, muhteşem güzellikteki tablolarla anlamlı kılınabilir. 



Ve bu örnek gotiğin en modernize hali. Aslında o kadar da korkulup dışlanacak bir seçim değil.





Daha detaylara inersek kullanılan objelerin formu da genel dekorasyonu desteklemeli. 

Bu kutuların benzerleri geçtiğimiz yıl Zara Home' da vardı.


Siz ne dersiniz? Bir gotiksever misiniz, yoksa içi kararanlardan mısınız?

29 Nisan 2014 Salı

Atilla Dorsay ile Film Eleştirisi Yaptık

Geçtiğimiz hafta Bumerang Deneyim Günleri' nde yine çok keyifli bir etkinlik gerçekleşti: "Atilla Dorsay ile Film Eleştirisi". Bu daveti duyar duymaz çok heyecanlandım, ne de olsa Atilla Dorsay gibi alanında duayen olmuş bir kişiyle geçirilecek 3 saat söz konusuydu. Program bir film gösterimi ve bunun üzerine sohbet olarak belirtilmişti. Biz bloggerlar bu etkinlik için Hürriyet yönetim binasına davet edildik. Sadece bu bile organizasyona daha da heyecan katan bir detay oldu. 



Kısa bir tanışmadan ve günün içeriğinden bahsettikten sonra Atilla Bey' in bizim için seçtiği 1950 yapımı bir kara film olan Billy Wilder' ın yönettiği Sunset Bulvarı' nı (Sunset Boulevard) izlemeye geldi sıra. Açıkçası çok sık sessiz film, siyah beyaz film izlediğim söylenemez. Genelde bu yönde tercihlerimi tavsiye üzerine yaparım. Ancak bu filmi izledikten sonra biraz daha ilgi göstermem gerektiğine karar verdim.



Film maddi sıkıntı içindeki Hollywood senaristi Joe Gills ve yıldızı artık parlamayan sessiz film dönemi aktristlerinden Norma Desmond' ın yollarının kesişimi üzerine kuruludur. Senaryosunu kendi yazdığı bir filmle eski parlak günlerine dönmeyi amaçlayan Norma, Joe' dan senaryosu ile ilgili yardım isterken aynı zamanda ona reddedemeyeceği olanaklar sağlamaktadır. Fakat ne yazık ki, sessiz film günlerinden bu yana Hollywood' da çok şey değişmiştir ve Norma bu değişime karşı yok oluşunu kabul etmektense farklı yollar seçecektir. Kompleks karakterlerin yer aldığı, gotik unsurların kullanıldığı, sağlam temelli ve çok güçlü bir kurgusu olan bu filmi ilk fırsatta izlemenizi öneririm.



Bir kara film için çok fazla diyalog ve abartılı oyunculuklar içeren film aslında sessiz film dönemine saygı duruşunda bulunuyor. Bunu filmin pek çok sahnesinde görebiliyorsunuz. Aynı zamanda Hollywood' daki "yıldız mitosu"na da gönderme yapan filmde, günümüzde bu tarz "gizemli yıldız" olgusunun yaşanamadığını da görüyorsunuz. 50'li 60'lı yıllarda özel hayatı adeta bir gizem tülüyle kaplı, tapınma nesnesi olarak görülen yıldız sistemi artık geçerli değil. Bu açıdan da düşündüren bir yapım.


Bu filmin 1970' lerde ülkemizdeki bir hayli gecikmiş ilk gösterimi oldukça yankı uyandırmış. Genelde uyarlama filmi seven endüstrimiz ilginçtir ki Sunset Bulvarı' nı Yeşilçam sinemasına uyarlamamış. Norma gibi bir karakteri Türk sinemasında hangi sönmüş yıldız oynamayı kabul ederdi bilemiyorum.

* Atilla Dorsay' a benim sorduğum soru beğendiği yönetmen veya oyuncuların filmlerini izlerken eleştiride nasıl tarafsız kalabildiğiydi. Yanıtını çok samimi buldum. "Tarafsız kaldığım tartışılır, önceki filmlerle ilgili izlenimlerim, anılarım aklıma geldiğinde ister istemez etkileniyorum" cevabını verdi.


*  Diğer bir soru ise hoşgörülü bir eleştirmen olup olmadığıydı. Hoşgörülü olduğunu, sanat filmi, gişe filmi gibi keskin ifadeler kullanmayı sevmediğini ve emek verilerek hayat bulan her filmin belli bir kitleye ulaşmasını arzu ettiğini söyledi. 

* Hollywood' dan sonra en sevdiği ülke sinemaları: Fransız, İngiliz ve özellikle korku sektöründe Kore filmlerini beğenerek izliyor.

* Atilla Bey' e göre bizim ülkemizden neden başarılı korku filmleri çıkmıyor? Akdeniz ülkelerinde korku yeşermiyor, daha rahat ve eğlenceli insanlar. İngilizler, Amerikalılar ve Almanlar bu konuda başı çekiyor. 1800' lerde Mary Shelley' nin Frankenstein gibi hala başyapıt olan bir eseri yazması buna örnek olabilir.

* Gişe rekoru kıran Recep İvedik sorulduğunda ise yanıtı netti. "Bunlar stresli toplumumuzun gülüp rahatlamak için tercih ettiği filmler ama elbette kalitesiz"

Genel hatlarıyla keyifli söyleşimiz bu şekilde geçti. Bu arada ben yazımı yayınlayamadan Hürriyet bu etkinliği haber yaptı bile. :) 24 Nisanda yayınlanan haberi okumak için buraya tıklayabilirsiniz.



Böyle güzel ve anlamlı bir etkinliğe imza attığı için Hürriyet Bumerang ekibine bir kez daha teşekkür etmek istiyorum. Biz bloggerlara eşsiz ufuk yolları açıp, normal şartlarda yaşayamayacağımız deneyimleri sunuyorlar. 

Dipnot: Bu tip organizasyonlarla ilgili güncel paylaşımlarıma anında ulaşmak için Twitter ve Instagram hesabımı takip etmeyi unutmayın.

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...